Monday, February 28, 2011

O bir İstanbul hanımefendisi: Siren Ertan


Siren Ertan, bana masallardaki prensesleri anımsatıyor. Sanki kötü kalpli kraliçe her an tetikte, ona kötülük yapmayı kolluyor. Öyle naif ve kırılgan görünüyor ki… Bu görüntü kimseyi aldatmasın!.. Aslında O, gerçekten çok güçlü ve her kadının rol model alması gereken karakterde birisi. Özel hayatında mutluluğu yakalamış, kanserle savaşmış ve galip gelmiş, işinde çok başarılı olmuş bir kadın. O, her şeyden öte gerçek bir İstanbul hanımefendisi. Siren Ertan, İstanbul cemiyet hayatının en şık isimlerinden biri. Sadece güzel giyinmeyi değil, güzel giydirmeyi de seviyor. Siren Hanım’ın profesyonel tasarım macerası ise 7 yıl önce kurduğu “Siren Ertan İstanbul” markası ile başlıyor… Ve işte bu hafta ki röportaj konuğum Siren Ertan ve onun hakkında bilmedikleriniz…


Röportaj: Nurhan Demirel

İsminiz kulağa çok hoş geliyor. Anlamı nedir?
Siren; mitolojide deniz kızlarına verilen ad. Babam.St.Joseph’te okurken mitolojideki sirenlerle tanışıyor,önce çocukluğunda yalılarının önüne bağladığı küçük kayığına, sonra kızına, sonra yine teknesine Siren adını veriyor. Yani babamın deniz aşkı hala devam ediyor!..

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? 
Ailemin anlattığı tüm hikayelerden güzel sanatlara ilgimin hep olduğu anlaşılıyor. Küçükken yerleri ojeyle boyar, evimizin duvarlarına ceylan resimleri çizermişim. Babama bir ‘keman’ için kan kusturmuşum… Zaten benim gibi kıyafetine ve bakımına öyle itinalı bir kızı olması çok sade olan babam için kabustu o yıllarda… Lise mezuniyet balosu için ise elbisemi kendim çizip, anneme ‘bunu istiyorum’ diye tutturmuştum… Daha sonraları üniversite tercihim de bu yönde oldu zaten..

Küçük bir kızken de giyinip, süslenmeyi sever miydiniz?Çocukluğumdan beri içimden geldiği gibi ve eğlenmek için giyinirim. Giyinmek bana aynanın karşısında resim yapmak gibi gelir. Eskiden her istediğimi bulamazdım ama artık kıyafetlerimin çoğunu kendim yaptığımdan böyle bir sorunum yok. Bir şeyler yaratan herkese hayranlık duyduğumdan, o tasarımcıyı yansıtan, uzun yıllar gardrobumda bulunmasından memnun olacağım ya da kendim yapmayacağım parçaları da satın alıyorum.

Tasarımcı olma serüveniniz nasıl başladı?İşe başlarken eğitime, zevke, yaratıcılığa, yeteneğe, sabra sahip olsam da atölyemde geçirdiğim 7 yıldan sonra en önemli şeye;tecrübeye sahip oldum. Aldığım tepkilerden rahatlıkla şunu söyleyebilirim; artık yeryüzündeki her kadının gardrobunda benden bir parça olmasını arzu edeceği bir noktadayım. Ben Güzel Sanatlar-Tekstil Tasarımı Bölümü’nde okudum ama sanat için okullu olmak şart değildir bence. Çünkü İbrahim Tatlıses ya da Sezen Aksu konservatuara gitmemişlerdir ama sanatçı olmadıklarını kim söyleyebilir!

İzmirlisiniz fakat markanızın ismi “Siren Ertan İstanbul” neden bu adı seçtiniz?İzmir’e bağlılığım olsa da,’İstanbul’ bana çok sevdiğim eşimi ve işimi veren şehir. Böylece ona borcumu ödüyorum…

Marka yaratma süreci nasıl gelişti? Başarınızın sırrı nedir?Benim için hayattaki en büyük başarı gittikçe daha iyi bir insan olmaktır. Böyle hatırlanmak isterim. Sanat olmasından gurur duyduğum ve tutku hissettiğim bir işim var. Ancak çok önemli bir iş yaptığımı da düşünmüyorum. Çünkü bir beyin cerrahı gibi bir hayatı kurtaramıyor,bir öğretmen gibi bir hayata yön vermiyorum… Onların yanında benim elimden gelen sadece bu kadar. Ama şu da bir gerçektir ki ‘iyi ve şık giyinmek’ hayatınızı hiç çaktırmadan etkiler. Yaptığım kıyafetlerle her zaman görmek istediğim elegan, zarif, güçlü kadını yaratmak ve olumlu anlamda onun hayatına dokunmanın hazzını yaşamak anlatılmaz!

Tasarımlarınızı oluştururken hangi sanat dallarından besleniyorsunuz?
Bir tasarımcı olarak ekstrem tasarımlarla kendimi tatmin etmeyi değil, öncelikle müşterimin kusurlarını kamufle edip, hayatında olabilecek en güzel ve en zarif haliyle göstermeyi, yani müşterimi mutlu etmeyi hedeflerim. Bu nedenle kişiye odaklanırım. İşimin bana verdiği en önemli şeyin; müşteri olarak gelip artık çok iyi dostum olan insanlar olduğunu düşünürüm hep. Kumaş-malzeme alımından model tavsiyesi ve çizimine, provalardan teslimatlara kadar her aşamayla bizzat ilgilendiğim için randevuyla çalışmayı tercih ediyorum. Vakti olmayan müşterilerimiz için hazır kıyafetler de hazırlayıp atölyemde bulunduruyoruz tabi ki…

Cemiyet hayatının en önde gelen kadınlarından birisiniz. Sizi her zaman çok şık kıyafetlerle görüyoruz. Kendi giyim stilinizi nasıl ifade ediyorsunuz?  Stil sahibi olmak isteyen kadınlara ne önerirsiniz? İşe nereden başlamalılar?Şıklık için öncelikle yerine göre giyinme becerisi ve zevk sahibi olmak önemlidir. Daha sonra ise ‘iyi giyinme’nin şifrelerini uygulamalısınız. Yani rengiyle, dokusuyla, kalıbıyla size en uygun, proporsyonlarınız göz önünde bulundurulmuş, kusurlarınızı örtüp güzel yanlarınızı ortaya çıkaran kıyafetler seçmelisiniz.

Davetlerin en şık ismi genelde siz oluyorsunuz. Kendi tarzınızı nasıl ifade edersiniz?İnsan kendi değerini kendi belirler,kendinize değer vermelisiniz. Kendinize has bir tarzınız olması da tüm dünyada takdir görür. Ama tarzınızın içinizden gelmesine dikkat etmelisiniz,çünkü en önemli noktası süreklilik göstermesidir…

İyi giyinmek için mutlaka marka kıyafetler mi tercih etmeliyiz?
Markalar hem tasarımcıların yaratıcılığını moda severlerle buluşturur, hem de moda sektöründe milyonlarca insana istihdam sağlar. Ancak marka ve moda giyinmenin, şık giyinmekle hiç bir alakası yoktur. Sadece demode olmamanızı sağlar. Sezon modasını körü körüne uygulamak yerine, içinden kendinize en yakışanları seçmenizi, ,hatta gardrobunuzdaki eski parçalarla kombinlemenizi tavsiye ederim.

En beğendiğiniz Türk modacılar kim?Kendi ‘haute couture’ atölyemi kurduktan sonra mesleğimin emektarlarına olan saygım daha da arttı. Çünkü bu meslek hayal edemeyeceğiniz kadar zor, meşakkatli… Böylesine bir fedakarlık ve sebat için ‘aşk’ şart. Ayrıca çoğulculuk şarttır ki her zevke hitap eden biri bulunabilsin ve daha çok kişiye iş imkanı sağlansın.

Sizi birçok sosyal sorumluluk çalışmasının içerisinde görüyoruz. Destek olduğunuz projeler hakkında bilgi verebilir misiniz?Küçükken politikacı olmak çok isterdim ancak sonraları fiziken ve ruhen uygun olmadığımı düşündüm. Bunun yerine sivil toplum kuruluşlarında çalışmayı ve sosyal sorumluluk projelerinde yer almayı seçtim. Dünyada yalnız yaşamıyorum, sorumluluğumun bilincindeyim. Bu şekilde de ülkeme faydam dokunuyorsa ne mutlu bana!

0 yorum: