Saturday, October 24, 2009

Halis Toprak’ın Hüseyin Üzmez’den ne farkı var?

Her genç kızın rüyasını çocukluktan beri beyaz atlı prens süsler.

Peki beyaz atlı prensi nasıl bilirsiniz?

Yakışıklı, uzun boylu, romantik ve en önemlisi genç bir adam.

Peki Halis Toprak hanginizin “beyaz atlı prens” hayaline uyuyor?

Ben söyleyeyim: Hiç birinizin!

Hal böyle iken bir genç kız ne diye Halis Toprak gibi bir adamla evlenmek ister?


Genç bir kadın neden yaşlı ve çirkin bir adamı sever, sevebilir?!
Belki de genç kızımız beyefendiyi öpünce prens olan bir kurbağa zannediyor.
Muhtemelen genç kızımızın gözlerini para ve iktidar hırsı bürümüş ve bu hırsla da evlendiği adama değil, o adamın cüzdanındaki Atatürk resimlerine aşık olmuştur… Aklıma gelen tek mantıklı açıklama bu.

Bazıları her ne kadar ondan olgun adam diye bahsetse de ben 71 yaşında bir adamın olgun değil, ihtiyar bir adam olduğunu ve azgın teke sendromuna yakalandığı düşünürüm.

Yaş yetmiş, iş bitmemiş…

Gördüklerimden, duyduklarımdan anladığım bu.

İspatlanmaya çalışılan kanımca erkekliğin halen devam ettiği…

Böyle erkeklik olmaz olsun!..


İki azgın tekenin maceraları

Hüseyin Üzmez’in 14 yaşındaki B.Ç’yi taciz ettiğinde içimiz ürpermişti. Aynı duyguyu Halis Toprak’ın evlenme haberini duyduğumda da hissettim. Bana göre bu iki kişinin birbirinden hiçbir farkı yok.
Bu iki kafadar torunu yaşındaki genç kızlarla birlikte olmakta hiçbir sakınca görmüyor ve bu durumu kendine hak sayıyorlar. İşin kötü tarafı aileler de bu durumu onaylıyorlar.

Halis Toprak da kız tarafının ailesinin onayını alıyor, Hüseyin Üzmez de.

Anne de razı baba da razı durumdan…

Yani anlayacağınız alan da razı veren de!

Bu durumda bizlere düşense hayretler içinde kalmak ve olanları anlamaya çalışmak.

Fakat benim aklım almıyor bu olanları.

Elbette ergenlik döneminde hatalar yaparız.

Anne ve babalarımız bize yol gösterir, yanımızda olur, bu dönemi atlatırız.

Ya anne ve babalarımız doğru yoldan çıkmışsa…


O zaman ne yaparız?

Bence toplumda infial yaratan bu evliliğin devlet tarafından engellenmesi gerekir. Evlilik yaşı normal şartlarda 18’dir. Eğer aile izni varsa daha küçük yaşlarda da evlilik gerçekleşebilir. Bu tür durumlarda bana göre aradaki yaş farkı göz önünde bulundurularak evliliğe izin verilmelidir.
Yoksa daha çok duyarız böyle hikayeler…

Bildiklerinizi unutun
Hani bayram önceleri izleriz ya ekranlarda; yaşlı büyüklerimiz ellerini öpmemiz için bizleri beklerler evlerinde…

Artık beklemesinler!..

Böyle reklamlarda dönmesin artık televizyonlarda.

Yaşlı bir erkek gördüğümüzde artık yer vermeyelim otobüslerde.

Saatlerce kuyruklarda beklemeye mahkum edelim onları…

Biliyorum birçoğunuzun aklından bu ve bunun gibi hain planlar geçiyor…

Kızıyoruz, şaşırıyoruz, ne yapacağımızı bilemiyoruz?!

Küçüklerimizi seviyoruz ama her nedense büyüklerimizi saymak içimizden gelmiyor.


Sevgiler,

Nurhan Demirel
Posted on 3:33 AM | Categories:

Saturday, January 24, 2009

Zürafa Sokak Cumhuriyeti

Aslında gündem yazmaktan pek de hoşlanan biri değilim ama yeri geliyor ki yazmadan da duramıyorum…
Birkaç gündür İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’ye sorulan, ‘İsrail için biriyle yatar mısın?’ sorusu ve “Bilemiyorum” yanıtının Türkiye’de yarattığı tartışmayı izliyorum. Magazin basınının ikoncanlarına aynı soru soruluyor. Tuğba Özay ‘Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım’ diyerek vatan için kendisini feda etmekten çekinmiyor keza yazar Ayşe Özyılmazel de Tuğba Özay’la hemfikir…
Yani anlayacağınız tam bir vajina kardeşliği söz konusu…
Düşünüyorum da işimiz yatak performansına kalmışsa çok zor…
Ya adam bu dişicanlarla tek gecelik fast food bir ilişki yaşamayı planlıyorsa?..
O zaman ne olacak?!
Hadi onu geçtim bu hatunlar kaç dil biliyor ki düşmanı baştan çıkarıp, ağzından laf alacak?!
Aslında şaşırmıyorum. ‘Başrol yönetmenin yatak odasından geçer’ zihniyetine sahip kadınlardan daha fazla ne beklenebilir ki?!
Ülkemizin ihtiyacı olan iyi eğitimli ve modern kadınlardır.
Ülkeler arasında ki ilişkiler de zaten uluslararası ilişkilerle yürür. Keza öyle olmasaydı İstanbul’a gelen ülke temsilcileri ilk olarak Zürafa Sokak’a götürülür, konukların karnı acıktığında da Gelsene Büfe’den çift kaşarlı tost sipariş edilirdi.
Vatanın kendi çıkarları için düşman koynuna sokacağı kadınlara ihtiyacı yoktur. Keza bu ülke Zürafa Sokak Cumhuriyeti değil, Türkiye Cumhuriyetidir.

Türk tarihinin unutulmaz kahramanlarından Nene Hatun şöyle diyor:
“Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da 3 aylık çocuğumu emziriyordum. Kardeşim o gece kollarımın arasında öldü. Sabaha karşı minarelerden ‘Moskof Aziziye’ye girdi’ diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, ‘Seni öldüreni öldüreceğim’ diye and içtim. Yavrumu Allah’a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfeğini ve satırımı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye’ye akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silah vardı, bizde de iman. İleri atıldım. Dadaşlar arasına karıştım. Satırım durmadan kalkıp iniyordu.”

Ezcümle vatan için biriyle yatağa girmenize gerek yoktur. Sorunun asıl muhatabı İsrail Dış İlişkiler Bakanı Tzipi Livni’nin de dediği gibi: “Akıllı bir kadın duygularının işin içine karışabileceği zeminde iş halletmeye kalkmaz.”

Nurhan Demirel
Posted on 3:34 AM | Categories: