Thursday, February 17, 2011

Elbiselerin de hikayesi vardır!


Elbise deyip, geçmeyin. Her elbisenin bir hikayesi var. Tasarımcılar bir elbiseyi hayata geçirirken zaman zaman mitolojik hikayelerden ya da müzikten ilham alabiliyorlar ve tasarımlarına bu doğrultuda yön verebiliyorlar. Elbiselerin dili olsa da konuşsa… Kim bilir bizlere ne büyülü hikayeler anlatırlar. Özellikle de moda tasarımcısı Tuvana Büyükçınar Demir’in tasarladığı elbiseler…. Tuvana Büyükçınar Demir, koleksiyonlarını oluştururken unutulmaya yüz tutmuş bize ait değerlerden yola çıkıyor. Her kıyafeti adeta geçmişten geleceğe yapılan bir zaman yolculuğu hissini veriyor. Tuvana Büyükçınar’ın tasarımlarını giyen Sinem Kobal ve Ebru Akel gibi ünlüler adeta “Binbir Gece Masalları”nı bizlere yeniden yaşatıyor….
Bu hafta ki röportaj konuğum Tuvana Büyükçınar Demir ile hem kendi başarı hikayesini hem de elbiselerinin hikayesini konuştuk…

Röportaj: Nurhan Demirel

Tuvana Büyükçınar Demir kimdir?
1975 yılında İstanbul’da doğdum. Mimar Sinan Üniversitesi’nde Endüstri Tasarımı Bölümü’nde okudum. O yıllarda moda alanında ilerlemeye karar verdim ve çeşitli dergilerde moda editörlüğü yapmaya başladım. 1999 yılında ilk mağazam A46’yı  Abdi İpekçi Caddesi’nde açarak, sektöre giriş yaptım. 2002 yılında  İstanbul Nişantaşı’nda ilk atölyemi kurdum ve 2005 yılında en büyük hedeflerimden birini geçekleştirerek, Tuvanam markasını hayata geçirdim. 2010 yılında ise Tuvanam Baby outure markasını hayata geçirerek, bebeklere özel couture tasarımlar yapmaya başladım.

Tasarıma ilginiz nasıl başladı?
Tasarıma olan ilgim küçük yaşlarda sahne kostümlerine özenmemle başladı. O parıltılı ve şatafatlı kostümler içindeki feminen duruşun bugün de stilime yansıdığını düşünüyorum. Bir yandan tasarladığım oyuncaklı t-shirtler ile mutlu geçen çocukluk dönemim ve içimdeki çocuk can bulurken, bir diğer yandan da elegan gece elbiseleri ile kadınsı yanım hayat buluyor. Küçük tasarım atölyem zaman içinde kalabalıklaşan ekibimle bugün Seyrantepe’de büyük bir firma haline geldi. İlk ürünlerini veren Tuvanam Baby Couture ise Ebru akel ile yapılan çekimlerin basın yansımaları ile büyük ses getirdi. Hem Istanbul’dan hem Anadolu’dan, hem de yurtdışından ürünleri soran ebeveynlerin sayısı gittikçe artıyor. Buna ek olarak  artık mağazacılık ve dış ticaretin ötesnide A 46 Organizasyon şirketi ile de düğünden, konsere, davetlere ve mekan tasarımına kadar tasarımın pek çok farklı alanında kendimi gösterme fırsatı buldum. En son Şişli Belediyesi ile ortak bir proje ile Nişantaşı cadde ve sokaklarını yılbaşı için giydirdik ve Çapa Marka işbirliği ile Supermarket by Longtable projesini gerçekleştirdik.
Tasarımlarınızı oluştururken nelerden etkileniyorsunuz? Örneğin sanat, müzik, mimari…
Tasarımların oluşması için ilham ve hayal gücü gerekli tabii ve işte bunların temelinde de kişisel birikim ve tecrübeleriniz yatıyor. Çocukluk anılarınızdan tutun, belki bir çizgi film karakterine, beğendiğiniz bir fotoğrafa ya da dinlediğiniz müziğe kadar her şey sizler için bir çıkış noktası olabilir. Önemli olan bakmaktan çok görmeyi bilmek ve vizyonunuzu geniş tutabilmek. Bireylerin kişisel gelişimlerine önem vermesi büyük rol oynuyor, bu bir hobi de olabilir bir seyahatte ama unutulmaması gereken şey en büyük yatırımın kişinin kendine yaptığı yatırım olması.

Tuvanam markası ile Paris, Londra, Milano, New York gibi moda başkentlerinde de tanınıyorsunuz. Sizce İstanbul da bu şehirler gibi moda başkenti olabilir mi?
Istanbul pek çok kişi için olduğu gibi benim için de dünyanın en güzel kenti. Sık sık kalabalığından, çarpık kentleşmeden veya kirlilikten söz etsek de; bu şehir benim için bir vazgeçilmez. Tarihi ve hayatın ta kendisini barındırıyor bu şehir. Eminönünden kumaş almak, Kapalı çarşıdan taş seçmek veya Çukurcuma’da sokak modası tanık olmak başlı başına moda başkenti olma nedeni sayılır. Belki bu konuda diğer ülkelere göre geç kaldık ve daha az kaynak ayırdık ama yine de hiçbir şey için geç değil. Bu kadar yetenekli tasarımcı ve onların üzerinde bu kadar dikkat varken, bu alanda gelişme olacağına dair umutların her geçen gün artıyor.

Markanızın tanıtımını nasıl yapıyorsunuz?
Bu konuda sanırım en şanslı isimlerden biriyim. Öncelikle butiğimin 10 seneden beri Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesinde olması ve butik konsepti bakımından pek çok diğer butiğe öncülük edecek kadar ilham verici olması kısa sürede A 46 markasının bilinirliğini arttırdı. Yine farklı alanlarda pek çok ünlü isim gerek sahne gerek özel hayatlarında tasarımlarımı tercih ederek beni mutlu ettiler. Başarı başarıyı getirdi diyebilirim, beğenilen tasarımlar, model alınan ünlüler diğer tüm taleplere öncülük etti. Müşterilerimiz zamanla ailemizden biri gibi, dostlarımız gibi oldular ve tabi ki sadakatleri onur verici oldu. Örneğin ortaokul mezuniyet kıyafetini tasarladığımız bir kız öğrencinin lise ve üniversite mezuniyet kıyafetlerini de tasarlamak, sonrasında düğününün hayalini kurmak A 46 firması için geleneksel bir rutin.

Çocuklar için de kıyafetler hazırlıyorsunuz. Çocuklara özel tasarımlar üretirken nelere dikkat ediyorsunuz?
Çocuklar için kıyafet tasarlamak hep aklımda olan bir projeydi. Masalımsı kıyafetleri büyükler için tasarlarken gözlerimin önüne onların minik olanlarını getirirdim. Ben 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu olsam ne giymek isterdim ya da benim kızım olsa nasıl giydirmek isterdim gibi sorulara cevap vermiş oldu Tuvanam Baby Couture. Tabii söz konusu çocuk olunca haute couturede bile konfor ve rahatlık olması gerekiyor. Onların hareketlerini kısıtlamaması ve tenlerini rahatsız etmemesi gibi detaylar önemle ele alınıyor.

Tasarımlarınızda kullanmayı tercih ettiğiniz kumaşlar ve malzemeler nelerdir?
Kumaş ve malzemeler sezona, akımlara ve moduma göre hep değişiyor. Bazen koleksiyonumda ipek, saten, şantug gibi kumaşlara yer verirken; bazen ise kutnu, vual gibi Anadolu’nun mirası sayılan kumaşlara yer veriyorum. Günlük koleksiyonumda kullandığım keten, pamuklu ve penyelerinde içerikleri yine bütünlüğe göre değişiklik gösteriyor.
Tasarımlarınızı oluştururken tercih ettiğiniz en favori renkler hangileri? 
Renk benim imzam haline geldi. Mağazalarıma genel bir bakış atıldığında bazen siyah ya da koyu tonlarda hiç ürün olmadığını fark ediyorum ve hemen koyu bir şeyler de yapmalıyız diyorum. Ama önceliğim her zaman cesur renklerden yana. Bu yaşta bu renk olmaz, bu kilo da o giyilir mi ön yargıları olan bir toplumuz maalesef ve bu yüzden bir düğünde ya da davette pek çok bayanı krem, siyah, gri, kahve tonları ya da lacivert kıyafetler içerisinde görüyoruz. Oysa ben mürdüm, gül Kurusu, blush gibi renklerin de bayanlara çok yakıştığını düşünüyorum.

Kişiye özel tasarımlar oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
Özel dikim öncesi birebir görüşme yaparken karşınızdakini anlamak ve beklentilerini karşılayabilmek çok önemli. Bazen bana gelip aklımda hiç bir şey yok, siz ne yaparsanız ben beğenirim diyorlar ama biraz sohbet sonucu onların da dili çözülüveriyor ve aslında şu renk elbisem olsa çok isterim ya da sırt dekoltesini hoş buluyorum gibi yorumlar yapıyorlar. Kişinin nerede giyeceği, yaşı, vücut tipi ve 100% memnuniyeti belirleyici faktörler.

Tasarladığınız kıyafetleri en çok kime yakıştırıyorsunuz?
Tasarımla herkes de başka bir dil başka bir can buluyor. Düşünsenize bazen bir mezuniyet için balo elbisesi, bazen bir düğün için gelinlik, bazen bir müzikal için sahne kostümü tasarlıyorsunuz. İnsanların en özel, en unutulmaz anlarında sizing imzanız oluyor, fotoğraf karelerinde, anılarda ölümsüzleşiyorsunuz. Bu açıdan bakınca herkes benim için markamın yüzü sayılır. Bunun yanı sıra sevgili dostum Ebru Akel, markamın ilk günlerinden bugünlerine her projemde ve hayatımın her alanında hep yanımda olna biri olarak benim uğurumdur.

Alışveriş yapmayı sever misiniz? Kendi tasarımlarınız dışında hangi markaları tercih ediyorsunuz?
Belki bundan bir 10 sene önce çılgınlar gibi alışveriş yaptığımı söyleyebilirdim ama sanırım mesleğin içinde olmamadan dolayı artık çok fazla alışveriş düşkünü değilim. Daha az ve daha öz parçaları tercih ediyorum. Geçici modular uğruna dolabımı kısa ömürlü kıyafet veya aksesuarlarla doldurmak yerine, daha uzun soluklu olduğuna inandığım parçalar seçmeye gayret ediyorum. Kesinlikle marka takıntısı olmayan biriyim hatta özellikle üzerinde logosu bulunan ürünler almamaya gayret gösteririm. Balanciaga, Marc Jacobs gibi beğendiğim tasarımların yanı sıra ben tam bir sokak modası takipçisiyim. Yurtdışında Urban Outfitters, Opening Ceremony ve Colette en sevdiğim mağazalar arasında.

0 yorum: