Friday, May 06, 2011

Röportaj: Muhteşem Yüzyıl mücevher koleksiyonu


Bu hafta ki röportaj konuğum “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin mücevher tasarımcısı Mete Boybeyi oldu… İşte bütün kadınların kalbini çalan, muhteşem  mücevherlerin sırları…



Mete Boybeyi’ni tanıyabilir miyiz?
1964 İstanbul doğumluyum. İtalyan Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Ekonometri Bölümü mezunuyum. Amerika’da Endüstri Sistem Mühendisliği’nde okuyan bir kızım ve bir oğlum var.
Tüm çocukluğum ve gençliğim babam ile Kapalıçarşı içinde geçti. İtalyan Lisesi’nde okuduğum dönemde sanata o kadar meraklıydım ki, bir gün babamdan bu işi miras alacağım o günlerden belliydi. Tüm vaktimi Kapalıçarşı’nın büyük ustalarından sanatlarının inceliklerini ve mücevher gustosunu öğrenmekle geçirirdim.
Saatlerce ustaları ve çalışmalarını seyreder, onlarla uzun uzun sohbetlere dalardım. Tarihe olan tutkum, araştırmaya, sanata ve eskiye olan düşkünlüğüm bir de aile yadigarı yaratıcılıkla birleşince Boybeyi’nin bugünü doğdu.

Sunduğum tasarımların ve yaratıcılığımın, geleneklerimize ve tarihe olan bağlılığımın bir göstergesi olduğunu düşünüyorum.  Tasarımlarımın ana ilham kaynağı Anadolu’dan gelen kültürel mirasımız ve Osmanlının kusursuz el işçiliği. Şirketimizin tüm stratejisini belirlerken, bunları ön planda tutuyorum. Dünyadaki mücevher trendlerini inceleyip, yine kendi tasarım becerilerimizi, elimizdeki taşları, kadınlarımızın nelere ihtiyacı olduğunu da düşünerek stratejimizi ve tasarımlarımızı belirliyorum

Mücevher tasarımına nasıl başladınız? 
Boybeyi’nde tüm mücevherleri ben tasarlıyorum. Bu benim hem hobim hem de uzmanlığım. Bu tasarımları yaparken bu işe kalbimi, ruhumu ve tüm hayal gücümü koyuyorum. Ve inanın bizi farklı kılan da galiba bu. İnsanın yaptığı işe tüm sevgisini vermesi, doğal olarak farklı bir hizmet ve iş yapma kalitesi yaratıyor.
Mücevher kavram olarak az bulunur ve değerli olmayı taahhüt eder. Bu sebeple her tasarımızdan sınırlı sayıda üretiyoruz. Hatta bu tasarımların çok büyük bir bölümü sadece 1 adet üretilmekte. Bizim ürettiğimiz mücevherler daha değişik ve farklı şeyler arayan, seçici olup ne aradığını bilen, mücevhere bir sanat eseri olarak bakan kişilere hitap ediyor.
Biz de genel olarak bu tür çarpıcı, şaşırtıcı farklı boyutları olan tasarımları üretmeyi tercih ediyoruz. Mücevherin sahibine kendini özel ve önemli hissettirmesi gerektiğine inanıyoruz. Kalıcı bir mücevher; zaman geçtikçe değeri artan, takıldığı zaman muhakkak göze çarpan ve takan kişinin güzelliğine güzellik katan parçalardır. Nesilden nesile aynı zevkle kullanılacak ve değerinden hiçbir şey kaybetmeyecek sanat eserleri diyoruz biz…
Tüm bunlara ek olarak Boybeyi’ni diğer tüm mücevhercilerden ayırmasını istediğimiz nokta hizmet kalitesidir. Müşterimize verdiğimiz değerin kapıdan girildiği anda hisssedilmesi ve müşterilerimizin her zaman kendisini kral ya da kraliçe gibi hissetmesini sağlamaktır. Gerekirse müşterilerimizn ayağına kadar gidip, tasarımlarımızı kendilerini en rahat ve iyi hissettikleri yerde sunabiliyoruz. Ya da müşterilerimiz için araç gönderip Kapalıçarşı’ya getirebiliyor, kendi aracıyla gelenlere vale servis imkanı sunuyoruz.

Sizden Boybeyi markasının hikayesini dinleyebilir miyiz?
Boybeyi ailesi 1881’den beri mücevher ile uğraşan, mücevherciliği bir sanat olarak gören bir ailedir. Ben mücevher işinde ailenin 4. kuşağıyım.
Boybeyi ailesinin geçmişi 1071 Malazgirt Savaşı ile Anadolu’ya gelen Türkmen boylarına dayanıyor. 1516’da Osmanlı’ların Mercidabık Savaşı’nı kazanmasıyla birlikte Kilis’in kentsel yaşama geçme süreci başlamış. 1672’de Padişah’ın emriyle Türkmen’ler Kilis ve yöresinde iskan edilmiş.  Boybeyi ailesi de aynı dönemlerde Kilise yerleşmiş ve burada ticaretle uğraşmışlar. Daha sonra dedem İstanbul’a gelerek, Kapalıçarşı’da ilk dükkanını açmış. Kapalıçarşı, tarih boyunca bütün Dünya’nın önem verdiği bir bölge. Neredeyse dünyanın ilk alış-veriş merkezlerinden biri. Popülerliği günümüzde değişkenlik gösterse de yabancılar için hala çok cazip ve mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bizim için Kapalıçarşı’da bulunmak, zaten bir aile mirası olmasının yanı sıra aynı zamanda büyük bir onur. Çok da stratejik. 5 mağazamızın olmasının sebebi her mağazada farklı bir hedef kitleye farklı ürün grupları sunmamız.
Bu bina Kapalıçarşı’da “Çukur Muhallebici” olarak anılır, çünkü  iki yüzyılı aşkın bir zamandır bu eser muhallebici olarak varlığını sürdürmüş. Hatta Sultan II.Mahmut’un çarşı ziyaretlerindeki dinlenme alanı olmuştur. Mercan yangınında yanıp tekrar restore edilen bu masalsı bina; değişik zamanlarda denetleme kulesi, polis istasyonu, ve muhallebici olmuştur. Çukur Muhallebici,  Kapalıçarşı’da Mahmutpaşa girişi ve Kuyumcular Caddesi kesişimde yer alır. Tamamen tahta olan bu yapı, özellikle göz alıcı bakır kubbesi ile meşhurdur. Bu yapıya “Çukur” denilmesinin sebebi, Kapalıçarşı’nın çukuru sayılabilecek en alçak bölgesinde yer almasıdır.

Muhteşem Yüzyıl dizisiyle birlikte tüm Türkiye mücevher tasarımlarınızı yakından tanıyor. Her tasarımınız ilgiyle takip ediliyor… Diziye özel hazırladığınız koleksiyondan bahsedebilir misiniz?
Dizi için hazırlanan koleksiyon bütününde yaklaşık 100 parçanın üzerinde. Dizide başrol oyuncularının kullandığı özel parçaların yanında cariyeler ve kalfaların taktığı parçalar ile yaklaşık bu rakamı bulduk. Bu kadar çarpıcı ve farklı mücevherleri tasarlamak bile zorlu bir iş. Bir de bunların üretim aşamasını katarsanız, ne kadar zorlu bir süreç olduğu anlaşılabilir. Biz beş kişilik ana tasarım ekibimizle geceli gündüzlü çalışarak bu koleksiyonu hazırladık. Tabi ki çok köklü bir firma olmamızın bize çok yardımı oldu. Elimizde özel aile koleksiyonumuzdan birçok kalıp hazır olarak vardı. Onların üzerinde küçük değişikliklerle bu süreci başarıyla geçtik. 

Özellikle de Hürrem Sultan’ın takıları Türk kadınlarının favorisi… Hürrem Sultan için hazırladığınız zümrüt yüzüğün hikayesini anlatabilir misiniz?
Yapımcı firma dizide kullanılmak üzere ihtişamlı, çok çarpıcı ve farklı bir yüzük isteği ile bize geldi. Fakat biz Hürrem sultan için hazırladığımız zümrüt yüzüğün kesinlikle klasik Osmanlı tarzını yansıtan bir tasarım olması gerekir diye düşündük.  Zamanın ruhunu yakalamak için yaklaşık 18 karat ağırlığında koleksiyonumuzun en önemli zümrütlerinden birini kullandık. Gözyaşı formuna atıfta bulunan damla formunda olması mücevhere apayrı bir duygu yükledi diye düşünüyorum. Gerçek bir başrol mücevher olduğunu söyleyebilirim.

Zümrüt taşının özellikleri nelerdir? Zümrüt takı kullanılırken nelere dikkat etmek gerekir?
Birçok toplumun kültüründe zenginliği simgeleyen zümrüt, eşsiz yeşil rengiyle hayranlık uyandıran bir taştır. Koşulsuz aşkı simgeler, yaşama sevincini artırır. Başarı ve doyum duygularını belirginleştirir. En kaliteli zümrütler Kolombiya’dan çıkar. Kırılgan bir yapıya sahip olduğu için, zümrütü sert darbelerden itina ile korunmak gerekir. Aksi takdirde üzerinde çizikler, hatta kırıklar oluşabilir.  Yüzeyindeki pürüzleri gizlemek için zaman zaman bitkisel yağ ile ince bir tabaka halinde yağlayabilirsiniz. Zarar görmemesi için kullanmadığınız zamanlarda diğer takılarınızla temas etmeyecek şekilde saklamanız gerekir. Zümrütlü bir mücevher alırken yeşil tonunun taş üzerindeki dağılımı ve içindeki izlerin mümkün olduğunca az belirgin olmasına dikkat edebilirsiniz. Ancak bu izlerin de, taşın doğallığının bir göstergesi olduğunu unutmamak gerekir.


Dizide kadınlar kadar padişahın da mücevherlere düşkün olduğunu görüyoruz. Kanuni Sultan Süleyman hem mücevher tasarlıyor, hem de kavuğunu değerli taşlarla süslüyor…
Osmanlı Devleti’nin gücü artıp, sınırları genişledikçe mücevherde kullanılacak değerli taşlar ve maden giderek daha kolay sağlanır olmuş. Genişleyen topraklardan Osmanlı başkentine hünerlerini sergilemek üzere getirilen, örneğin Horasan’dan, Tebriz’den, ya da Bosna’dan; Balkanlar’ın değişik bölgelerinden veya Rus sınırlarından, Gürcü ve Çerkes bölgelerinden gelen kuyumcu ustalarının da katılımıyla mücevher üretimi giderek çeşitlenmiş ve zenginleştirilmiştir. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının ilk döneminde, padişahın hem kendi görünümüyle, hem de çevresiyle ilgili benzersiz ihtişam arzusu, mücevhere büyük önem verilmesini ve mücevher eşyaların Osmanlı geleneğine yerleşmesini sağlamıştır. Bunda Kanuni’nin gençliğinde kuyumculuk eğitimi almış olmasının yanı sıra, ünlü sadrazamı İbrahim Paşa’nın sanatsal beğenisinin de etkili olduğu açıktır. İhtişamdan hoşlanan Kanuni Sultan Süleyman için 1532 yılında Venedikli Kuyumcu Caorlini Ailesi tarafından değerli taşlarla bezeli, taç biçiminde bir miğfer hazırladığı, bu miğfere 100.000 duka değer biçildiği bilinmektedir.

Türk kadınlarının mücevher seçimlerini yorumlayabilir misiniz? Sade tasarımlar mı yoksa gösterişli mücevherler mi daha çok tercih ediliyor?
Türk kadınları mücevher konusunda çok zevkli ve modayı yakından takip ediyorlar. Son zamanlarda yatırım amacı dışında tasarımın ön plana çıktığı mücevherler daha revaçta. Bunun yanı sıra televizyon dizilerinin gücü ortada, her tür moda üzerinde doğrudan etkililer. Hürrem yüzüğü bunun en güzel örneği. Şu anda en çok rağbet gören ürünümüz…

2011 yılının mücevher trendleri konusunda bilgi verebilir misiniz?
2011 yılı  değerli takı trendleri kültür ve modanın evliliği olarak yorumlanabilir. 2011’de medyanın  popüler  kültür üretimi  yerel  kültürlerle  ve  geçmiş  dönem zenginlikleriyle harmanlanıyor.  Bunun  yanında kontrolsüz  tüketime ve çevreye zarar veren üretimlere karşı çıkan, duyarlı ve samimi yaklaşımlar sergileniyor. Zevk ve lüks kavramları değişiyor, beğeniler gelişiyor. Globalleşmenin getirdiği üniform görünümler cazibesini yitirdi. Kişiler kendilerini farklılaşarak ifade ediyorlar.

2011 yılı için öngörülen konseptleri birkaç başlıkta sıralayabiliriz:
  • Modern formlarla tasarlanan kalın metalik takılar, üstüste binmiş dokular, net çizgiler, kalın bilezikler, dövme dokular.
  • Daireler ve kareler, geometri, pop art, tekrarlanan halkalar, parlak renkler.
  • Dini ve ruhsal semboller, dokular, madalyonlar, çarm bileklikler, artistik kesimli değerli taşlar, mitolojik varlıklar.
  • Punk ve gotik.. Bireyselcilik, kibirli dışlanmışlık. Kalpler ve oklar, siyah metal, keskin köşeler, asimetri, tahiti incileri, siyah pırlanta.
  • Gösterişli tasma kolyeler, büyük ölçüler, drop küpeler, asimetri.
Tasarımlarınızda hangi taşları kullanmayı tercih ediyorsunuz? En çok tercih edilen değerli taşlar hangileri?
Tasarımlarımda genellikle pırlanta ve elmas öne çıkıyor. Tabii ki zümrüt yakut ve safir kullandığımız takılar da üretiyoruz. Boybeyi Mücevher olarak birçok farklı koleksiyon tasarlıyoruz. Mesela “Black is Black” adlı koleksiyonumuz siyah pırlanta ağırlıklıdır. Bunun yanında konsepte uygun olarak siyah onyx veya safir kullanabiliyoruz. “Galaxy” adlı koleksiyonumuz daha çok geometrik formlara dayalı olduğu için taş seçiminde daha özgür olabiliyoruz. Değerli ve yarı değerli taşları birlikte kullanabiliyoruz. Bunun yanında “fun” koleksiyonumuzda çok çeşitli renklerde fancy pırlantalar öne çıkıyor. Bu koleksiyon çok renkli ve çok çarpıcı.
“Hürrem” koleksiyonunda ise tamamen tradisyona bağlı işçilikle ürettiğimiz, geleneksel Osmanlı tarzını en iyi yansıtan elmas zümrüt ve has altının çoğunlukla kullanıldığı ağır mücevherler ürettik.

Pırlantanın bakımı ve temizliği nasıl yapılır?
Pırlantalarınızın ışıldamaya devam etmesi için düzenli olarak temizlemek önemlidir. En iyi çözüm profesyonel temizliktir. Boybeyi Mücevher’den almış olduğunuz her ürünü ücretsiz olarak arzu ettiğiniz zaman mağazalarımızda temizletebilirsiniz.  Ayrıca mücevheriniz üzerindeki dişlerin eğilmediğinden veya gevşemediğinden emin olmak için ara ara kontrol ettirmeniz gerekir.  Evde kendiniz temizlemek isterseniz en iyi yöntem amonyaklı suda bekletmektir. Mücevherinizi 30 dakika soğuk su ve ev tipi amonyakla yarı yarıya dolu küçük bir kabın içine bırakın. Çıkardıktan sonra montürün çevresini küçük yumuşak bir fırçayla hafif vuruşlarla nazikçe temizleyin. Mücevherinizi aynı solüsyona bir kez daha daldırın, durulayın ve kağıt mendille ıslaklığını alın.

Pırlanta nasıl üretiliyor? Biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz?
Elmasın 57 fasetli özel kesilmiş haline pırlanta denir. Faset, ışığı yansıtan açılı yüzeylere verilen isimdir. Güney Afrika, Rusya, Güney Amerika ve Hindistan’da bulunan madenlerden çıkarılan elmas boylarına göre ayrıldıktan sonra yine elmas ile kesilerek, pırlanta haline getirilir.

Pırlanta üç bölümden oluşur: Taç, kemer ve külah.
En üst bölüme  “Taç” denir. Taç bölümünde 33 adet faset bulunur. Taç bölümünde bulunan fasetlerin sayısı fazla olduğu için, bu bölümde daha fazla yansıma ve parlaklık gözlemlenir. “Kemer” bölümü doğal, cilalı ya da fasetli olabilir. Kemer kalınlığı pırlantanın parlaklığını etkiler. Kalın kemerli bir pırlanta daha mat görünür. İnce kemerli pırlanta ise mıhlamaya karşı dayanıksızdır. Kemer, pırlantayı sağlam tutan önemli bir bölümdür. Kemerin altında bulunan bölüme “külah” denir. Külah bölümünde 24 faset bulunur. Külah bölümü pırlantaya giren ışığın dışarı yansımasını sağlar. Külah ne kadar doğru açıyla kesilmiş ise, pırlantaya giren ışık yansıyarak yine taçtan çıkar. Böylece pırlantada optimum parlaklık sağlanmış olur.

Pırlanta seçerken nelere dikkat etmeliyiz? Ne tavsiye edersiniz?
Öncelikle muhakkak ürünün sertifikalı olup olmadığına dikkat etmek gerekir. HRD ya da GIA gibi uluslararası bağımsız kuruluşlar tarafından verilmiş sertifikalı taşları almayı tercih edin. Bu sertifikalar uluslararası geçerliliğe sahiptir.  Pırlantanın rengi, pırlantanın en önemli özelliklerinden  biridir. Mümkün olduğu kadar beyaz renkte olmasına dikkat edin. İkinci olarak fiyatı belirleyen en önemli unsur; pırlantanın berraklığı yani içindeki lekelerin azlığıdır. Genellikle gözle görülmez ama sertifikasında mutlaka işaretlenmiştir. Ve en önemlisi güvendiğiniz, tanıdığınız bir firmadan alışveriş etmenizi öneririm.

Boybeyi mücevherlerini nerelerde bulabiliriz?
Boybeyi Mücevherleri’ni Kapalıçarşı’daki 5 satış noktamızda ve Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi 10 numaradaki yeni mağazamızda bulabilirsiniz.

Kalpakçılar cad. 163 – 151 , Kuyumcular cad. 22, Aynacılar 33-35, Abdi İpekçi cad no: 10
Tel: 0212 5224446
Röportaj: Nurhan Demirel

0 yorum: