Wednesday, October 31, 2012

Ağaoğlu sosyal medyada neden sevilmiyor?

Ağaoğlu'nun son günlerde yayınlanan Maslak 1453 Projesi ile birlikte sosyal medyada inanılmaz bir Anti-Ali Ağaoğlu kampanyası yürütülmeye başlandı. Bu konuda tepki gösterenler aslında haksız da sayılmazlar....

Gökdelen değil, orman istiyoruz! 
Reklamda Ali Ağaoğlu, Maslak 1453 projesiyle İstanbul’un orta yeri Maslak’ta upuzun caddelerde “ferah ferah” evlerde yaşayacağımız vaadinde bulunuyor.  Ağaoğlu'nun bu vaadine karşılık pek çok insan kesilip yok edilen Fatih Ormanı'nda "ferah ferah" nefes almayı tercih ediyor. Reklam Ağaoğlu'nun konutların ormanın hemen yanı başında olduğunu at üstünde duyurarak, şehrin göbeğinde de doğanın içinde olabileceğimiz mesajıyla devam ediyor. Evinizin yanında böyle bir orman olsun istemez misiniz? vaadine sosyal medya kullanıcıları : "Hayır! Evimizin yanında böyle ev istemeyiz" şeklinde karşılık veriyor. 

Elbette ormanlarımızın yerinde ne kadar iyi projeler olsa da dev gökdelenler istemeyiz. Hem bu proje için başka yer mi yoktu? Pekala kentsel dönüşüm kapsamında bir bölgeye bu proje inşa edilebilirdi. Büyümek, gelişmek gayesiyle ormanlarımız talan ediliyor. Her tarafta beton, ucube binalar. Zorla bizlere suni bir asosyal yaşam dayatılıyor. Oysa ki bu şehir ağacıyla, ormanıyla, çeşit çeşit kuşlarıyla güzel. 




Sosyal medya Türk Halkının düşüncelerini yansıtmıyor 
Ali Ağaoğlu, Ağaoğlu İnşaat reklamlarında bizzat rol alarak, halk diliyle "bu deel, bu hiç deel" sözleriyle vatandaşın duygularına hitap ediyor. Projeleri sosyal medyada ne kadar eleştirilse de reklam ve iletişim desteğiyle kısa sürede yaptığı bütün projeler satılıyor. Haliyle akıllara şu soru takılıyor: "Sosyal medya Türk halkının düşüncelerini yansıtmıyor mu?" Evet, yansıtmıyor. Eğer yansıtsaydı sosyal medyada bu kadar eleştirilen bir projeden insanlar ev satın almazdı... Yani siz ne kadar konuşursanız konuşun Ağaoğlu çoktan Fatih Ormanı'nda at koşturmaya başladı bile! 
Ağaoğlu sosyal medyada neden sevilmiyor? 
Ağaoğlu'nun sosyal medyada neden sevilmediğine gelirsek... Bunun nedeni başta Ağaoğlu'nun kendi reklamlarında kendinin oynaması ve bunun eğitimli sosyal medya kullanıcılarına itici gelmesidir. Bir başka nedeni ise Ağaoğlu'nun her erkeğin hayalini  süsleyen yaşam biçimi, genç sevgilileri ve son model lüks arabalarıdır.  Ezcümle, zenginin malı züğürdün çenesini yorar. 

Friday, October 26, 2012

Facebook kullanırken suç işlemeyin!

Her gün Facebook'ta fotoğraf, video, özlü sözler gibi pek çok içerik paylaşıyoruz. Peki Facebook ve sosyal medyayı kullanırken hukuken nelere dikkat etmeliyiz? Av. Dr. Mert Van'la Facebook suçları üzerine bir röportaj gerçekleştirdim. Keyifli okumalar... 
Başkasının adına ünlü/ünsüz sahte hesap açmak ve bir başka kişiye hakaret etmenin cezası nedir? 
Sahte profil ya da e-posta hesabı oluşturmak Türk Ceza kanununda düzenlenmemiş ve cezai müeyyideye bağlanmamıştır. Ancak ortaya çıkabilecek sonuçları bakımından cezai yaptırımla karşı karşıya kalınabilir. 
TCK 135. Maddesi bir takım kişisel verilerin kaydedilmesi konusunda şöyle der: 
“ (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.  
(2) Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” Kişinin fotoğrafı, kimlik bilgileri, kişisel e-posta hesabı, meslek bilgileri kişisel verilere dahildir. Bunun yanı sıra TCK verileri hukuka aykırı olarak verme ve ele geçirme konusunda şunları söylemektedir: 
“Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Bir kişinin adına sahte hesap oluşturularak tanıdığı kişiler nezdinde hile ile yanılgıya sebep olunmuş, adına hileli işlemler yapılmış ve menfaat elde edilmiş olabilir. TCK 157’e göre dolandırıcılık hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında; suç oluşturan fiilin bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde suçun nitelikli olarak tanımlandığı ifade edilir ve TCK 158’e göre iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur . Ayrıca hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
Bir başkasının Facebook şifresini çalmanın ve kişiyi toplum nezdinde küçük düşürmenin cezası nedir? Bu gibi bir olayla karşı karşıya kalan kimselerin ne yapması gerekir?
Oluşturulan sahte profil hesaplarında ya da gruplarda kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek yazılar da yer alabilmektedir. Hakaret suçunu TCK Madde 125 ‘de şöyle dile getirilmiştir:
“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir. 
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. 
(3) Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. 
(4) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./15.mad) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) (Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./15.mad) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin Madde hükümleri uygulanır.” Böyle bir durumun varlığında konu ile ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunulması ve savcılığın konu hakkında tahkikat başlatmasının sağlanması kişilerin haklarını korumasını sağlayacak ve gelecek ihlallerin oluşmasını engelleyecektir.
Facebook ve diğer sosyal paylaşım sitelerinde başkasına ait şifreleri çalmanın, fotoğraf ve bilgileri kullanmanın cezası nedir? Eski sevgilimiz uygunsuz fotoğraflarımızı ya da videolarımızı Facebook’ta paylaşırsa ne yapmamız gerekir? Kanuni haklarımız nelerdir?
İnternet ortamında oluşturulan profillerde kişinin özel hayatına ilişkin birtakım bilgiler, fotoğraflar veya videoların paylaşılması TCK’da özel hayatın gizliliğinin ihlalini suç olarak tanımladığı gibi bu tür görüntülerin veya seslerin oluşturulan sahte profil veya sahte grup hesapları aracılığıyla ifşa edilmesi durumunda, faile TCK 134/2 gereği bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilebilecektir.
Şöyle ki:

“(1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. 
(2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.”
Böyle bir durumun varlığında konu ile ilgili savcılığa şikayetçi olunması veya suç duyurusunda bulunulması ve savcılığın konu hakkında tahkikat başlatmasının sağlanması kişilerin haklarını korumasını sağlayacak ve gelecek ihlallerin oluşmasını engelleyecektir.
Facebook’ta yasadışı örgüt sayfası açmak, seks ticareti amaçlı grup kurmak suç mudur?
İnternette çeşitli gruplar web sayfaları üyelik sistemine göre çalışmaktadır. Bu üyeliklerin organizasyonu bir yasadışı örgüt çalışması olursa TCK 220.maddeye göre suç teşkil eder. Madde metni şöyledir: “(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir. 
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır. 
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur. 
(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır. 
(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır. 
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. 
(8) Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
Bu maddeye göre internet ortamında grup kurularak yapılan yayınlar basın ve yayın yolu olarak sayılacağından söz konusu maddenin sekizinci fıkrasına göre ceza ağırlaştırılır. Bu web sitelerine teröre destek verenler ile çocuk pornosu ve seks ve cinsel ilişki paylaşımına açık olanlar örnek verilebilir. Bunun yanı sıra TCK Müstehcenlik başlığı altında Madde 226’de:
“(1) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten, 
b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten, 
c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden, 
d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren, 
e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,
f) Bu ürünlerin reklamını yapan, 
Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(4) Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(5) Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 
(6) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. 
(7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.”
Türk Ceza Kanununun “Fuhuş” başlığını taşıyan 227. maddesi çocuk veya yetişkin bir kimseyi fuhşa özendiren, bunun yolunu kolaylaştıran, barındıran ve insan ticareti yoluyla ülkeye sokan, fuhşa sürükleyen kişilerin eylemlerini “suç” saymakta ve cezalandırmaktadır. Hile, tehdit, cebir yolu ile bir kimsenin çaresizliğinden yararlanarak, bir kimseyi fuhuş yapmaya sürükleyen kişiler ile söz konusu eylemlerin eş, ana-baba, kardeş, eşin ana-babası ya da bir kimseyi yasal açıdan koruma görevini üstlenmiş olanlar tarafından yaptırılması durumunda ise ağırlaştırıcı cezalar verilmesini öngörmektedir. Şöyle ki: 
“ (1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.
(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır. 
(3) (Mülga fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.45.md)
(4) Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır. 
(5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. 
(6) Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. 
(7) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Fuhşa sürüklenen kişi, tedaviye veya psikolojik terapiye tâbi tutulabilir.” Bunların yanı sıra TCK madde 77’e göre zorla fuhşa sevk etme insanlığa karşı suç sayılır. Ayrıca TCK madde 80 kapsamında bireyin bir yerden başka bir yere götürülmesi, zorla çalıştırılması, fuhuş yapmaya zorlanması, tutsaklığa eşit muamelelere maruz bırakılmasını İnsan Ticareti kapsamında değerlendirmiştir. Bu kapsamda faaliyet gösterenlerin bu suçlar altında cezalandırılacağı belirtilmiştir. 
Anayasamız gereği tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler de iç hukukumuzda uygulanır. Bu hususta dikkate alınması gereken diğer sözleşmeler şöyledir: İnsan Ticaretinin ve İnsanların Fuhuş Yoluyla Sömürülmesinin Yasaklanmasına Dair Sözleşme, Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Ticari Seks ve İnsan Hakları Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Ekonomik ve Sosyal Haklar Sözleşmesi ve CEDAW gibi…
Sanal suçlar nelerdir? Bu konuda anayasada yapılması gereken değişiklikler nelerdir? Sanal suçlara karşı hükümetler vatandaşları koruyor mu?
Sanal suçları bilişim suçları olarak adlandırılır. Şöyle ki; bilişim suçları bilgisayar, cep telefonu gibi her türlü teknolojinin kullanılması ile işlenilen suçlardır. Suçların türleri günden güne değişiklik göstermekle birlikte TCK’da bilişim suçları yan başlığı altında değerlendirilmelerinin yanı sıra, yine TCK’ya göre suç teşkil edecek tüm diğer suçları da kapsayabilmektedir. Suçların işleme şekillerine göre TCK kapsamındaki suçlardan birinin kapsamında değerlendirilir. Şöyle ki; bunlarla sınırlı olmamak üzere hakaret, başkalarının adına e-mail göndererek ticari ve özel hayatın zedelenmesi, kişisel ve kurumsal bilgisayarlara yetkisiz erişim ile bilgilerin çalınması, pornografik CD kopyalamak satmak, küfür, kredi kartı yolsuzlukları, sahte belge basımı, bilgilerin çalınması gibi. TCK’da Bilişim Sistemine girme konusunda şunlar dile getirilmiştir: 
“ (1) Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir. 
(2) Yukarıdaki fıkrada tanımlanan fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. 
(3) Bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Ayrıca Bilişim Sistemlerinin engellenmesi, bozulması ve verilerin yok edilmesi veya değiştirilmesi konusunda verilecek cezalar 244. Maddede şöyle dile getirilmiştir:  
“(1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 
(2) Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 
(3) Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması da bilişim suçlarındandır. Bu bakımdan TCK 245. Madde’de müeyyideleri hususunda şunlar söylenmiştir:
“(1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 
(2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 
(4) Birinci fıkrada yer alan suçun; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, 
Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
(5) (Ek fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.11.md) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır.” Sanal suçlarla karşılaştığımızda ne yapmamız gerekiyor? Böyle bir durumun varlığında başvuru yapılabilecek ilgili idare var ise bildirilmelidir. Ayrıca konu ile ilgili savcılığa şikayetçi olunması veya tüm deliller ile birlikte suç duyurusunda bulunulması ve savcılığın konu hakkında tahkikat başlatmasının sağlanması kişilerin haklarını korumasını sağlayacak ve gelecek ihlallerin oluşmasını engelleyecektir.
Facebook’ta kişisel güvenliğimiz ve itibarımız için nelere dikkat etmemiz gerekiyor?
Hangi oranda ne kadar özel bilgilerin kimlerle paylaşıldığına, eğlenceli görülebilecek yorumların kimler tarafından görülebileceğine, sosyal sitede hitap edilen arkadaş kitlesinin kendi dünyalarında ne gibi yanlış yorumlarının kaynağı olabileceğine dikkat edilmesi gerekir. Sosyal ağlar doğru yönetilmelidir. Şöyle ki; profilde belirli güvenlik ayarları uygulanmalı, kişisel ve profesyonel arkadaşlıklar karıştırılmamalıdır. Ayrıca güvenliği arttırmak için aynı şifreler kullanmamalı ve belirli aralıklarda şifreler değiştirilmelidir. Kaynağı bilinmeyen dosyalar sosyal paylaşım sitesinden yüklenmemelidir. Bunun yanı sıra unutulmaması gereken internete yüklenen resim, yazı gibi sayısal içeriklerin hiçbir zaman tam anlamıyla kaybolmadığı ve yıllar sonra başka yerlerden bu verilerin karşınıza çıkabileceğidir.

Wednesday, October 24, 2012

Vodafone'dan tüketiciyi yanıltan reklamlar

Daha önce şu yazıyı yazarak, Turkcell hattımı Vodafone’a taşımıştım. Yaklaşık olarak 2 yıldır da Vodafone abonesiyim. Hali hazırda Vodafone’un konuşma paketi+internet paketi+sms paketi ve 3G hizmetinden yararlanıyorum. 24 Agustos tarihinde yurtdışına çıkarken ekstra olarak Herşey Dahil Vodafone Pasaport paketi satın aldım. Bütün bu satın aldığım paketler haricinde çağrı merkezinizi arayıp, bu konuda ekstra bir ücretlendirme olmayacağı ile ilgili teyit de aldım. Ancak yurtdışı seyati dönüşünde internet üzerinden fatura kontrolü yaptığımda ekstra olarak faturama 58.93 TL internet kullanım ücreti yansıtıldığını fark ettim. Konu ile ilgili Vodafone Çağrı Merkezi’ni arayarak, bu hatanın düzeltilmesini istedim. Çağrı Merkezi yetkilisi faturanın henüz kesilmediğini, fatura kesim döneminde paket kullanımlarının faturaya yansıtılarak problemin düzeltilebileceğini söyledi. Fatura kesim tarihi geldiğinde hatanın düzeltilmediği ve internet kullanım ücretinin ekstra olarak faturama yansıtıldığını gördüm. Bu yüzden toplamda 163.54 TL ödeme yapmak zorunda kaldım.
Çağrı merkezi çalışanları müşteriyi doğru bilgilendirmiyor
Faturamdaki yanlış ücretlendirme ile ilgili defalarca Vodafone Çağrı Merkezi’ni aramama rağmen bir türlü gerekli işlemler yapılmadığı gibi, konuşma süresi dolduğunda telefon kapandı.  Bu nedenle türlü çağrı merkezi çalışanlarına durumu aktarıp, problemi halledemedim. Zaten çağrı merkezini aradığınızda müşteri temsilcisiyle görüşmemeniz için operatör elinden gelen herşeyi yapıyor. Oraya basın, şuraya basın, bu ay ki faturanızın detaylarını dinleyin.... vs.  Bir de çağrı merkezi çalışanları tarifelerin detay ve kapsamları hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları için sizi zaten hangi tarifeyi satın almanız gerektiği konusunda doğru yönlendiremiyor. Yani sonuç hep aynı yere çıkıyor: Fatura şoku yaşamak kaderimiz, bunu böyle biliniz...

Ayriyeten çağrı merkezini aradığınızda sorununuz çözülmediği gibi ekstra olarak bir de ücret ödemek zorunda kalıyorsunuz. Şikayetinizi Vodafone’a online iletmek istediğinizde ise sadece şikayetinizin Vodafone’a ulaştığı ile ilgili otomatik bir bilgi mesajı alıyorsunuz. Süreç hakkında bilgilendirilmiyorsunuz. Bilgilendirilseniz bile firma aleni olarak hatasını kabul etmiyor zaten. Bunun dışında sosyal medya aracılığı ile Vodafone’a ulaşmak istiyorsanız eğer Twitter’dan iletişime geçebiliyorsunuz ancak yazdığınız tweetlerle kalıyorsunuz. Sizin ne yazdığınız, ne ifade etttiğiniz ve Vodafone’un online itibarı onlar için pek bir önem arz etmiyor...

Vodafone’dan tüketiciyi yanıltan reklamlar
Hepimizin bildiği üzere yurtdışından Türkiye’yi aramak ve yurtdışında Türkiye hattınızı kullanmak oldukça maliyetli. Bu şartlarda Vodafone, çokuluslu bir şirket olmanın avantajını kullanarak, Herşey Dahil Pasaport paketi ile hem yurt içinde hem de yurtdışında kullanım için avantajlı bir operatör algısı yaratmaya çalışıyor. Ancak iş uygulamaya gelince firma tüketiceye vaat ettiği ucuz fiyat taahhüdünü yerine getirmiyor.  Bu şartlarda Vodafone’un reklamlarıyla tüketiciyi yanıltarak, haksız rekabete neden olduğunu söyleyebilirim.  Konu ile ilgili olarak televizyon, internet, radyo, outdoor ve yazılı basın mecralarında bu reklamların yayınının durdurulması gerektiğini düşünüyorum.

Bilinçli tüketici olun, hakkınızı arayın  
Sonuç olarak hepimiz çok çalışıyor, kolay para kazanmıyoruz. Bu yüzden haksız olarak bizden tahsil edilen her kuruşun takipçisi olmalı ve hesabını sormalıyız. Hakkını aramak, ayıp değildir. Asıl ayıp olan başkasının hakkını gasp etmektir.

Bu konuda size bir kaç tavsiyem var;

- Bir firmadan hizmet almadan önce hizmetin kapsamı, kalitesi ve ücreti konusunda küçük çaplı bir araştırma yapın. Araştırma sonrasında kendiniz için en uygun hizmeti seçebilirsiniz.  


- Satın aldığınız aldığınız hizmet size vaat edilen nitelikler taşımıyorsa bu konuda firmayı uyarın ve gerekli yerlere müracat edin.

- Satın aldığınız ürün veya hizmetten memnun değilseniz her zaman sözleşmenizi feshederek, ödediğiniz parayı geri alabileceğinizin bilincinde olun.

Vodafone ile ilgili şikayetleriniz için aşağıdaki kurumlarla iletişime geçebilirsiniz:  


BTK - Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
BTK’nın görevi sadece internet sitelerini yasaklamak değil. Telekomünikasyon hizmetlerinize ilişkin şikayetlerinizi eğer operatörünüzle çözemiyorsanız bu konuda operatörden tatmin edici bir cevap alamamışsanız eğer https://tuketici.btk.gov.tr/index.php bu adresten BTK’ya şikayetinizi iletebilirsiniz.

RTÜK
Radyo Televizyon Üst Kurulu sadece dizilerdeki sevişme sahneleri ile ilgilenmiyor. Reklamları da RTÜK’ü arayarak şikayet edebilirsiniz.  444 1 178 nolu telefondan RTÜK’e ulaşabilirsiniz.
http://www.rtuk.org.tr

Reklam Öz Denetim Kurulu
Firmalar ya da markalar reklamlarda dile getirdikleri vaadleri yerine getirmek zorundadırlar. Eğer reklamlarda izlediğiniz ve satın aldığınız bir hizmetin karşılığını alamıyor ve firmanın yanıltıcı reklam yaptığını düşünüyorsanız Reklam Öz Denetim Kurulu’na firmayı şikayet edebilirsiniz.

Aşağıdaki adresten Reklam Öz Denetim Kurulu’na reklamlarla ilgili şikayetlerinizi iletebilirsiniz. http://www.rok.org.tr/iletisim.html

sikayetvar.com
Artık tüketici bir malı ya da hizmeti almadan önce internette o firma ya da marka hakkında araştırma yapıyor. Bu yüzden markalar için online itibar çok önemli. sikayetvar.com gibi platformalara şikayetinizi yazdığınızda firmadan çok daha hızlı ve çözüme yönelik bir geri dönüş alabilirsiniz.

Tuesday, October 23, 2012

Kusurlarımla sev beni!

Uzun zamandır iş yoğunluğundan sanatsal aktivitelere zaman ayıramıyordum. Vitra’nın davetiyle İstanbul Tasarım Bienali’ne katıldım ve bir günümü sanatsal aktivitelere ayırdım. Vakit bulursanız 13 Ekim-12 Aralık 2012 tarihleri arasında bienal sergilerini gezmenizi ve aktivitelere katılmanızı öneririm.

Marka olabilmek için inanılır ve güvenilir olun
İstanbul Tasarım Bienali’nde ilk olarak Francesco Morace’ın Tasarım Trendleri konferansına katıldım. Konferansta üzerine konuştuğumuz en önemli konu artık markanın bilinirliğinin değil, güvenilirliğinin ne kadar önemli olduğuydu. Sanırım artık markanın ne kadar konuşulduğu değil, hedef kitle nezdinde ne kadar güvenilir olduğu konusuna önem vermemiz gerekecek.  Çünkü satın alma alışkanlıklarını “güvenilirlik” belirleyecek.  Bunu bir yere not edin ve müşterinizle yapacağınız ilk toplantıda gündeminiz markanızın ne kadar güvenilir olduğu olsun.  

İyi tasarımın sırrı “basitlik ve samimiyet”
Son zamanlarda hepimizin sıkça duyduğu bir kelime var: Yaratıcılık! Sözüm ona herkes yaratıcı işler yapıyor. Francesco Morace ise yaratıcılığın tarifini şöyle yapıyor: “İyi bir tasarım için olmazsa olmaz olan birşey varsa o da yaratıcılıktır. Ancak yaratıcı olmak, çok büyük bir zekaya sahip olmak ve kuralsız olmak değildir. Bir konuyu anlaşılır bir şekilde anlatabilmektir. Basitlik ve samimiyet yaratıcılığın temelini oluşturur.”

Bienalin teması “kusurluluk”
Konferans sonrası sıra geldi sergileri gezmeye... İlk İstanbul Tasarım Bienali’nin teması Kusurluluk / Imperfection. Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’nda ve İstanbul Modern’de yapılan sergilemelerle kusurluluk temasının işlendiği projeler görülebilir.  Böyle bir temanın seçilmesinde İstanbul’un  karmaşası ve  bu karmaşanın kendi içerisindeki ahengi oldukça etkili. Hatta bu karmaşanın şehre bir canlılık  ve  enerji getirdiğini bile söyleyebilriz. İstanbul’un  kusurlu yanları aslında  farklı ve yaratıcı projeleri gün ışığına çıkarmaya yarayan bir potansiyeli de içinde barındırıyor. İstanbul’da  eğer herşey  yerli yerinde ve olması gerektiği gibi olsaydı,  o zaman aksaklıkları gidermek için yeni ve yaratıcı fikirler  üzerine kafa yormayacaktık.

Kusurluluk, insan doğasında yer alan hata yapma potansiyelini  yaratıcı  bir güce çeviriyor.  Sosyal yaşantımızda ise kusurluluk, kişiyi daha olgunlaştırıyor . Kusursuzluk ve aşırı mükemmelliyetçilik insan yaşamı için mümkün olmayan ütopik  nitelikler.  Bir kere  varoluşumuza aykırı. O yüzden hatalarımızla ve yaşamımızdaki kusurlarla ne kadar barışık olursak, iç dünyamızda o kadar mutlu oluruz....
Kentsel dönüşüme hazır mıyız?
Küratörlüğünü Emre Arolat’ın üstlendiği, İstanbul Modern’de görülebilen ‘Musibet’ sergisi, 165 tasarımcı ve mimar tarafından hazırlandı. Büyük dönüşümlerin birbirinden farklı yüzlerini göz önüne seren 30’un üzerinde proje var. Bin 400 metrekarelik alana yayılan işler iki ana başlıkta inceleniyor. Birincisi ‘Dönüşüm’. Son dönemde İstanbul’da gündemde olan kentsel dönüşüm ve toplu konut projeleri, dünyadaki diğer örnek kentlerle  mukayese ediliyor.  


Sergi değil, laboratuvar
Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’nun iki bin 300 metrekarelik alanına yayılan, Joseph Grima’nın uluslararası bir küratör ekibiyle birlikte hazırladığı serginin başlığı ‘Adhokrasi’. 120 tasarımcı ve mimarın 60’dan fazla projesi var. Son yıllarda tasarım dünyasını kökten değiştiren toplumsal ve teknolojik değişimlerin ardından, çağdaş tasarım sahnesi değerlendiriliyor.  Aslında bu sergiye sergi demek haksızlık olur. Sergiden daha çok,  bir laboratuvarı  geziyorsunuz  ve ilham alacağınız bir sürü proje yi yakından inceleme  şansına sahipsiniz.  Her  sınıfta bir  zanaakarın atölyesini gezme imkanı buluyorsunuz. Serginin en ilgi çekici bölümü ise silahlardan yapılmış enstürümanlar ve kendi yemeğinizin çıkışını alabileceğiniz bilgisayar sistemi.





Artık yemeğimizi de bilgisayar yapıyor. Yemeğinizi yazdırın..
 




Silahlardan yapılmış enstürümanlar 



Siz hala Tokileştiremediklerimizdenmisiniz?



Construction Ya Resulullah (Aydan Çelik)


Töztepe


İstanbul-O-Matik (Cem Kozar ve Işıl Ünal (PATTU Mimarlık)) 


Adil Kebap Dürüm

Özel teşekkür:

Konferans sonrası ve sergi gezisinde Vitra Marka İletişim Müdürü Algın Can ile sohbet etme fırsatı buldum. Kendisine Vitra’nın tasarım felsefesi ve reklam filmi üzerine  verdiği bilgiler ve  güzel sohbeti için teşekkür ederim.

İstanbul Tasarım Bienali ile ilgili daha fazla bilgi için:
istanbultasarimbienali.iksv.org

www.facebook.com/istanbultasarimbienali
www.twitter.com/tasarimbienali
www.iksvpress.com/tasarimbienali

Monday, October 15, 2012

Gül Ağış'tan Kapalıçarşı koleksiyonu


Daha önce çok istememe rağmen Gül Ağış'ın defilesini izlemeye fırsat bulamamıştım. Gül Ağış, LUG VON SIGA 2013 İlkbahar/Yaz Koleksiyonu’nu Londra Fashion Week’in ardından Istanbul Fashion Week'te sergiledi. Ben de defileyi fotoğrafçı arkadaşım Ömer Delice ile birlikte en ön sıradan keyifle izledim.

Defilede kıyafetleri Özge Ulusoy, Didem Soydan ve Merve Büyüksaraç gibi podyuma en çok yakışan modeller tanıttı. Gelelim koleksiyona... Gül Ağış, bu koleksiyonu oluştururken yüzyıllar boyunca uygarlıkların çekim noktası olmuş tarihi Kapalıçarşı’dan esinlenmiş. Bir yabancının gözünden Kapalıçarşı'yı gözlemleyen Gül Ağış, bizzat çektiği fotoğrafları kumaşlara bastırarak koleksiyonu oluşturmuş. Japon ve Hint kültürlerinin izlerini taşıyan detaylarıyla ve cesur modelleriyle son derece elegan bir koleksiyon olmuş diyebilirim.