Tuesday, May 31, 2011

Tuba Benian'ın yeni koleksiyonu


Geçtiğimiz gün sevgili arkadaşım moda tasarımcısı Tuba Benian’ın 2011 İlkbahar/Yaz sezonunu tanıtmak için organize ettiği “Yaza Merhaba” partisindeydim.Tuba Benian’ı binicilere özel tasarladığı kıyafetlerle tanıyoruz.  Bu nedenle binicilik ve moda dünyasından pek çok kişi o gün açılıştaydı. Kıyafetlerin dışında misafirlerin en çok ilgilendiği butiğin önündeki  yavru midilliydi.  O küçücük ata bakmaya ve sevmeye doyamadık…

Didem Soydan, Tuba Benian’ın marka yüzü oldu
Tuba Benian, yeni koleskiyon çekimlerinde  marka yüzü Didem Soydan’la çalışmış. Bu arada Didem Soydan’ı ne kadar başarılı bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Duruşu, bakışları, kıyafetleri taşıması tam anlamıyla muhteşem!.. Bir çok markanın Didem Soydan’la çalışmaya can attığına da bizzat şahidim. Ancak Didem Soydan en çok Tuba Benian markasına yakışıyor. Binici kıyafetleri ve fotoğrafçı Mehmet Erzincan tarafından atlarla yapılan çekimleri oldukça başarılı buluyorum. Didem Soydan’a yeni koleksiyon çekimlerinde ise  Ümit Cem Şenol eşlik etmiş. Ve ortaya güzel bir iş çıkmış.

Kilo problemi olan kadınlar da tasarım kıyafet giyebilecekTuba Benian, bu sezon da birbirinden hoş kıyafetler tasarlamış.  Kıyafetler her zaman ki gibi sade ve İngiliz asilzadelerine yakışır cinsten… Binici kıyafetleri dışında ki yazlık elbiseler de cıvıl cıvıl ve rengarenk…
Tuba Benian’ın yeni sezon koleksiyonu kilo problemini sorun eden kadınları da sevindirecek. Malum tasarımcılar genellikle 34-36 beden çalışıyorlar. Ve haliyle 38-40 beden olan kadınlar kendilerine uygun kıyafet bulmakta zorlanıyor.  Tuba Benian, yeni sezonda yoğun ısrarlarıma dayanamayıp 38 beden ve üstü kıyafetler tasarlamaya başladı. Gün geçtikçe obez bir toplum olduğumuz için artık kıyafetlerin içine girmeye çalışmayacağız, bizlere göre yeni standartlar ve trendler belirlenecek. Naçizane fikirlerim bu yönde.

Hürrem Sultan’ın modacısıTuba Benian’ın kadın houte coutere ve günlük koleksiyonunu  giyenler  arasında Helin Avşar, Gülben Ergen, Tuğçe Kazaz, Ece Vahapoğlu, Hazal Kaya, Meryem Uzerli, Sinem Kobal, Deniz Uğur, Ebru Akel, Tuba Ünsal, Emina Sandal gibi ünlü isimler var. Bu isimlere yakın zamanda Muhteşem Yüzyıl dizisinde Hürrem Sultan olarak tanıdığımız Meryem Uzerli de yer alıyor. Uzerli’nin Cannes Film Festivali’nde giydiği kırmızı gece elbisesi, 2. Antalya Film festivalinde giydiği siyah elbise ve geçtiğimiz hafta Beyaz Show’da giydiği uçuk mavi elbise Tuba Benian tasarımı.

İlk erkek koleksiyonu ile Kenan Doğulu’yu giydirecek
Tasarımcının erkeklere özel hazırladığı koleksiyonu Kenan Doğulu’nun da beğenisini kazandı. Doğulu, 2011 yaz konserleri ve çekimlerde Tuba Benian koleksiyonundan başta binici ceketi, binici pantolonu ve at figürlü broşlar olmak üzere farklı parçalar kullanacak.
Milli Takım’a sponsor olacak…Tuba Benian marka olarak, Ağustos ayında Fashion Week kapsamında ilk defilesini gerçekleştirecek. Defilenin ardından da  Paris Fuarı’na katılmayı planlıyor. Tuba Benian’ı en çok heyecanlandıran projesi ise Binicilik Milli Takımı için hazırladığı sponsorluk projesi. Proje hayata geçtiğinde Binicilik Milli Takımımız Tuba Benian imzalı kıyafetlerle at koşturacak.

Monday, May 30, 2011

1 Kadın 4 Erkek


Sevgili Niko, gene yapmış yapacağını… Bazen tek kare fotoğraf, binlerce cümlenin katili olabiliyor. Niko gibi muhalif bir adamdan da ben bunu beklerdim.
Niko, toplum meselelerine son derece duyarlı ve kendisini rahatsız eden konularda muhalif çıkışlarıyla tanınır. Yaşamdaki sorunları sadece fotoğrafla belgelemeye çalışmaz, çözümün bir parçası da olmak ister. Onunla yolumuz benzer bir hayat görüşüne sahip olduğumuz için kesişti. Birlikte Haiti için, çocuklar için, kadınlar için bir şeyler yapmaya çalıştık ama karşımıza koca koca duvarlar çıktı. Sözde “hayırsever” şirketlerin işlerine gelmediği için projelerimiz hayata geçemedi. Niko’dan son zamanlarda haber alamıyordum.


Fotoğrafları görünce Niko vazgeçmemiş dedim içimden.

Ben de vazgeçmedim ama yoruldum.
IQ seviyesi düşük ve duygusal zekası gelişmemiş örümcek kafalılarla uğraşmaktan sıkıldım…
***
Allah aşkına şu çağda çok eşliliği konuşmak normal midir?
Bir kere sağlık açısından sakıncalı…
Hem 4 eşle ne yapacak erkek?
Sibel Üresin’in niyeti yoksa grup seksin yasallaşması mı?
Niko, “Eğer eşitlik ilkesi anayasamızda mevcutsa, çok eşlilik her iki cinsiyet için de gündeme getirilmelidir. Eğer eşitlik ilkesi anayasamızda mevcutsa, çok eşlilik her iki cinsiyet için de gündeme getirilmelidir. Seçme ve seçilme hakkını 1934 yılında Fransız ve İtalyan kadınından 11 sene önce elde eden Türk kadını, böyle gerici bir konunun gündeme getirilmesini hak etmemektedir” diyor.
O halde erkekler 4 kadınla birlikte olabilecekse, 1 kadının 4 erkekle evlenebilmesi de yasalaşsın…
Ve bırakın Sibel Üresin!
















Saturday, May 28, 2011

Politika ve seks ilişkisi



Şu sıralar bütün Dünya’nın gündem konusu: Seks!
Adeta seksle yatıp, seksle kalkıyoruz!
Politika ve seks kelimeleri kadın ve erkek gibi birbirlerini tamamladılar ve gündemden hiç düşmüyorlar. Hangi televizyonu açsanız, hangi gazeteyi okusanız seksi haberler günün en önemli konuları arasında yerini almış. Sadece Türkiye’de değil, Dünya’da da bu sıralar en çok seks konuşuluyor.
Miting meydanlarında seks kasetleri üzerinden politika yapılıyor, liderler arası seksi bir düello yaşanıyor.
Kaset diye tabir edilen porno görüntüleri üzerinden siyaset yapılıyor.
Ülkeyi yöneten koca koca adamlara bakıyorum da bu insanlar mı bizleri yönetiyor diye şaşırıp kalıyorum…
***
Hatırlarsanız geçtiğimiz haftalarda Uluslararası Para Fonu IMF’ın başkanı Dominique StraussKhan NewYork’ta kaldığı oteldeki temizlikçiye tecavüz ettiği gerekçesiyle tutuklanmıştı. Ardından da MHP’nin üst düzey yöneticileri kaset skandalları nedeniyle tek tek istifa etmek zorunda kaldı. Söylendiye göre sıra AKP’ye de gelecekmiş. Çok merak ediyorum acaba AKP’den kimlerin kaseti çıkacak diye…
Kasetler vizyona girmeden önce Sibel Üresin adında “Aile Danışmanı” olduğunu iddia eden bir hanımefendi Habertürk’e konuşup, hepimizin sinirlerini zıplattı. Üresin’e göre 2., 3., ve hatta 4. eş yasal olmalıymış. Herhalde böyle kalabalık bir kadro ile grup seksi yasallaştırmayı planlıyor zat-ı muhterem…
Belki de bundan sonra çıkacak kasetlerde ki başrol oyuncuları topluma 2. eş ya da 4. eş olarak takdim edilecek?!
Belli mi olur…
***
Bitmek bilmeyen bu seks tartışmalarını yapanları ben biraz da seks bağımlılarına benzetiyorum.
Seks bağımlılığı, kaynaklarda “bireyin psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak için devamlı olarak cinsel içerikli aktivitede bulunma ihtiyacı hissetmesidir. Bu hastalığa yakalanan hastalar, sorunlarını unutmak için sekse başvurur.” şeklinde tanımlanıyor. Bizim politikacılar da sürekli kadınlar ve seks üzerinden siyaset yaparak, kendi kendilerini tatmin ediyorlar. Ülkede yaşanan sorunlar, işsizlik, ÖSYM’de yaşanan şifre skandalları, geliyorum diyen deprem, terör, çocuk istismarı, kadına karşı işlenen suçlar… Bunların hiç bir önemi yok!
Varsa yoksa seks!..
***
Seks bir tabu olduğu sürece bu ülkenin normalleşeceğini sanmıyorum.
Seks bir tabu olduğu sürece bu ülkenin erkekleri kadına, kıza, çocuğa,  eşeğe, köpeğe, kediye, tavuğa,  keçiye… Ve bilumum canlı türüne tecavüz edecektir.
Tecavüz edip, öldürecektir.
Bu kaçınılmazdır.
Bu yüzden liderlerimiz seks kasetleri üzerinden  röntgencilik yapacaklarına, normalleşmeyi denemeli ve insanlarının sorunlarına gerçekçi çözüm üretmelidirler.
***
Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte herkesin yatak odası dünyaya açıldı.
Bir çok çift kendi porno filmini çekmekten geri durmuyor.
Çekmekle kalsa iyi…
Bir de porno sitelere yüklüyorlar.
O yüzden artık seks kasetleri, videoları bilumum seksi dökümanlar kimse için bir önem taşımıyor.
Siyasiler toplumun dinamiklerini ölçemedikleri için bunu anlayamıyor ve  seks üzerinden siyaset yapmaya devam ediyorlar.
Tavsiyem, herkesin kendi işiyle ilgilenmesi ve Türkiye’nin gerçek sorunları  için  gerçekçi çözümlerin ortaya konulması.
Bırakın seks kasetlerini de Şahin K. çeksin!…

Wednesday, May 25, 2011

Türkan Sultan'ın gözlerine sahip olmak için...


Bugün Al Jamal Badawi’de “FreshLook Illuminate” kontak lensler için düzenlenen basın organizasyonuna katıldım. Toplantıda göz doktoru da hazır bulundu. Ben durur muyum, hemen göz numaramı ölçtürdüm. Malum gözlerim bilgisayar kullandığım için çok yoruluyor ve gözlük kullanmak durumunda kalıyorum. Tahmin edeceğiniz üzere göz numaram artmış, gözlüğü değiştirme vakti gelmiş…

Daha önce lens kullanmaya hiç teşebbüs etmemiştim. Bayağı meşakkatli bir işe benziyor. Lensleri kullanırken titiz olmak ve hijyene dikkat etmek gerekiyor. Mazallah sonra gözleriniz enfeksiyon kapabilir…
Toplantıda Freshlook Illuminate lensleri bizlere Ece Sükan tanıttı. Ece Sükan’ı daha önce böyle bir tanıtımda dinlememiştim. Dersini çalışmış, konuya tam olarak hakim bir şekilde karşımıza çıktı. Bir solukta lenslerle ilgili bütün bildiklerini bize aktardı. Moda çekimlerinde bu lensleri kullanabileceklerini söyledi. Ben de KadınMag için gerçekleştirdiğimiz moda çekimlerinde artık bu lenslerden kullanmayı planlıyorum. FreshLook Illuminate lensler, gözbebeğinin üzerine gelen bölümü şeffaf, kenarı yıldız yağmuru desenli baskı teknolojisi sayesinde gözbebeğinin daha büyük görünmesini sağlıyor ve derin bakışlar yaratıyor.

Türkan şoray gibi güzel ve anlamlı gözlere sahip olabilirsiniz…
Güzel, anlamlı ve derin bakışlara sahip olabilmek için kısacası Türkan Şoray gibi gözlerimiz olsun diye senelerce yapmadığımız numara kalmadı. “FreshLook Illuminate” günlük kullan-at kontakt lensleri ile yoğun göz makyajına gerek kalmadan “sürmeli” gözlere, anlamlı ve etkili bakışlara sahip olabilirsiniz. Benim gibi yoğun göz makyajından hoşlanmıyorsanız bu lensleri çok seveceksiniz. Gözlerinizdeki ışıltı, zaten bakışlarınıza bir canlılık katıyor. Haliyle yüzünüzdeki yorgun ifadeyi de kamufle etmiş oluyorsunuz. “FreshLook Illuminate” kontak lensleri, 10’luk paketlerde tüm optik mağazalarında bulabilirsiniz.







Sunday, May 08, 2011

Annelerin yeni alışveriş adresi: Paramini.com


Private shopping sitelerinin sayısı her geçen gün artıyor. Bu durumdan en karlı çıkansa tüketiciler. Uygun fiyatlı ürünleri artık evimizden çıkmadan “bir tık”la satın alabiliyoruz. Ancak tavsiyem bu sitelerden alışveriş yapmadan önce ürün fiyatlarının doğruluğunu mağazalardan ya da markaların internet sitelerinden teyit etmeniz. İndirim sitelerinde gördüğünüz cazip indirim oranları sizi yanıltmasın. Artık markalar fiyat politikalarını belirlerken, online satışları da göz önünde bulundurup, ona göre fiyatlandırma yapıyorlar. Yani bu şu demek oluyor: İnternetten satın aldığınız indirimli  bir ürüne aslında gerçek fiyatını ödüyorsunuz… Bu nedenle KadınMag okurlarını alışveriş siteleri konusunda düzenli olarak bilgilendirmeye çalışıyorum. Bu hafta sizlere e-bebek.com’un yeni private shopping projesi paramini.com’dan bahsedeceğim.

Proje e-bebek.com ’a ailt olunca haliyle sitede anne ve bebeklere özel ürünler indirimli olarak satışa sunuluyor. e-bebek.com, e-alışveriş konusunda tecrübeli olduğu için bu tecrübe ve tedarikçi işbirlikleir dolayısıyla paramini.com ’da avantaj sağlıyor. Keza her geçen gün yeni açılan private shopping siteleri ile e-alışveriş pazarı genişliyor. Ancak bu pazar beraberinde lojistik sıkıntısını da getiriyor. Bazı sitelerden yapılan alışerişlerde ürünler gelmek bilmiyor ve tüketici mağdur ediliyor. Bu yüzden yeni açılan ve cazip kampanyalar sunulan sitelerden ilk etapta düşük bütçeli alışverişler yapmanızı öneriyorum. Hizmetten memnun kaldığınız takdirde alışverişe devam edebilirsiniz.

e-alışveriş annelerin hayatını kolaylaştırıyor
Anne olmak beraberinde bir çok sorumluluğu da kadınların üzerine yüklüyor. Ve pek çok kadın bu sorumlulukların altında kalkabilmek için internetten alışverişe yönelmiş durumda. Anne kendisi için ya da bebeği için sık sık alışveriş yapmak zorunda kalıyor. Yeni doğum yapmışsa eğer yanında bir yardımcı olması ve sürekli bu ihtiyaçları karşılama konusunda yardımcı olması gerekiyor. Bu yardımcı çoğu zaman anne ya da kardeş olabildiği gibi bakıcı da olabiliyor. Her ne kadar yardımcılar da olsa dünyaya yeni gelen bir bireyin ihtiyaçları bitmek bilmiyor. Üstelik bebek ürünlerinin çok da ucuz ve hesaplı olduğunu söyleyemeyeceğim. Anneler ve babalar çocukları için ne gerekirse almaktan ve para harcamaktan çekinmiyorlar. Fakat İstanbul trafiğini düşünecek olursak, özellikle haftasonu bir yerden bir yere gitmek gerçekten Çin işkencesine dönüşüyor. Bu yüzden bebeklerin acil ihtiyaçları dışındaki alışverişler için e-bebek.com‘u ya da paramini.com‘u öneriyorum. Böylelikle ailenizle geçireceğiniz zamanı trafikte harcamak yerine, evinizde ya da ailecek bir aktivite yaparak geçirebilirsiniz.

Saturday, May 07, 2011

Kirlenmek güzel(mi)dir?!

Kanal D’nin popüler dizisi Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de geçen bölümünde tecavüz şoku yaşanmıştı. Ali Kaptan’ın eski eşi Cemile’ye tecavüz etmesi, izleyenleri şok etmişti. Üstelik bu dramatik olaya Minik Osman da şahitlik etmişti. Bu hafta ise televizyonlarda  küçük Osman’ın rol aldığı Omo’nun “kirlenmek güzeldir” temalı reklamı dönmeye başladı. Şaka gibi değil mi?!

Reklamcılar televizyon izlemiyor mu? 
Reklamlarda ünlü kullanmak ülkemizde sıkça başvurulan bir yöntem. Ancak her zaman için bu yöntem işe yaramayabilir. Türk toplumunun dizi kolik bir toplum olduğunu düşünürsek, dizi karakteri ile reklam filmi arasında doğru bağlantı kurulması gerekir.  Geçtiğimiz bölümde Osman’ın babası, annesi Cemile’ye tecavüz etmişti. Cemile’nin dramı bütün kadınların içini acıtırken, bir hafta sonra küçük Osman’ı Omo reklamlarında “kirlenmek güzeldir” sloganı ile izliyoruz. İster istemez aklımıza o malum tecavüz sahnesi geliyor…

Reklamlarda ünlü kullanımı marka/ürün doğru eşleştirildiğinde harikalar yaratıyor. Ancak hatalı ünlü kullanımında, reklam fayda yerine markaya zarar veriyor. Omo reklamlamında ise daha vahim bir durum söz konusu. Reklamda kirlenme, tecavüz olarak algılanıyor. İşin daha kötüsü ise “tecavüz” artık dizilerin de etkisiyle normal bir durummuş gibi algılanıyor. Sonuçta marka yanlış zamanlama ve ünlü seçimi ile hedef kitlesi olan kadınlarda büyük hayal kırıklığı yaratıyor…

Friday, May 06, 2011

Röportaj: Muhteşem Yüzyıl mücevher koleksiyonu


Bu hafta ki röportaj konuğum “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin mücevher tasarımcısı Mete Boybeyi oldu… İşte bütün kadınların kalbini çalan, muhteşem  mücevherlerin sırları…



Mete Boybeyi’ni tanıyabilir miyiz?
1964 İstanbul doğumluyum. İtalyan Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Ekonometri Bölümü mezunuyum. Amerika’da Endüstri Sistem Mühendisliği’nde okuyan bir kızım ve bir oğlum var.
Tüm çocukluğum ve gençliğim babam ile Kapalıçarşı içinde geçti. İtalyan Lisesi’nde okuduğum dönemde sanata o kadar meraklıydım ki, bir gün babamdan bu işi miras alacağım o günlerden belliydi. Tüm vaktimi Kapalıçarşı’nın büyük ustalarından sanatlarının inceliklerini ve mücevher gustosunu öğrenmekle geçirirdim.
Saatlerce ustaları ve çalışmalarını seyreder, onlarla uzun uzun sohbetlere dalardım. Tarihe olan tutkum, araştırmaya, sanata ve eskiye olan düşkünlüğüm bir de aile yadigarı yaratıcılıkla birleşince Boybeyi’nin bugünü doğdu.

Sunduğum tasarımların ve yaratıcılığımın, geleneklerimize ve tarihe olan bağlılığımın bir göstergesi olduğunu düşünüyorum.  Tasarımlarımın ana ilham kaynağı Anadolu’dan gelen kültürel mirasımız ve Osmanlının kusursuz el işçiliği. Şirketimizin tüm stratejisini belirlerken, bunları ön planda tutuyorum. Dünyadaki mücevher trendlerini inceleyip, yine kendi tasarım becerilerimizi, elimizdeki taşları, kadınlarımızın nelere ihtiyacı olduğunu da düşünerek stratejimizi ve tasarımlarımızı belirliyorum

Mücevher tasarımına nasıl başladınız? 
Boybeyi’nde tüm mücevherleri ben tasarlıyorum. Bu benim hem hobim hem de uzmanlığım. Bu tasarımları yaparken bu işe kalbimi, ruhumu ve tüm hayal gücümü koyuyorum. Ve inanın bizi farklı kılan da galiba bu. İnsanın yaptığı işe tüm sevgisini vermesi, doğal olarak farklı bir hizmet ve iş yapma kalitesi yaratıyor.
Mücevher kavram olarak az bulunur ve değerli olmayı taahhüt eder. Bu sebeple her tasarımızdan sınırlı sayıda üretiyoruz. Hatta bu tasarımların çok büyük bir bölümü sadece 1 adet üretilmekte. Bizim ürettiğimiz mücevherler daha değişik ve farklı şeyler arayan, seçici olup ne aradığını bilen, mücevhere bir sanat eseri olarak bakan kişilere hitap ediyor.
Biz de genel olarak bu tür çarpıcı, şaşırtıcı farklı boyutları olan tasarımları üretmeyi tercih ediyoruz. Mücevherin sahibine kendini özel ve önemli hissettirmesi gerektiğine inanıyoruz. Kalıcı bir mücevher; zaman geçtikçe değeri artan, takıldığı zaman muhakkak göze çarpan ve takan kişinin güzelliğine güzellik katan parçalardır. Nesilden nesile aynı zevkle kullanılacak ve değerinden hiçbir şey kaybetmeyecek sanat eserleri diyoruz biz…
Tüm bunlara ek olarak Boybeyi’ni diğer tüm mücevhercilerden ayırmasını istediğimiz nokta hizmet kalitesidir. Müşterimize verdiğimiz değerin kapıdan girildiği anda hisssedilmesi ve müşterilerimizin her zaman kendisini kral ya da kraliçe gibi hissetmesini sağlamaktır. Gerekirse müşterilerimizn ayağına kadar gidip, tasarımlarımızı kendilerini en rahat ve iyi hissettikleri yerde sunabiliyoruz. Ya da müşterilerimiz için araç gönderip Kapalıçarşı’ya getirebiliyor, kendi aracıyla gelenlere vale servis imkanı sunuyoruz.

Sizden Boybeyi markasının hikayesini dinleyebilir miyiz?
Boybeyi ailesi 1881’den beri mücevher ile uğraşan, mücevherciliği bir sanat olarak gören bir ailedir. Ben mücevher işinde ailenin 4. kuşağıyım.
Boybeyi ailesinin geçmişi 1071 Malazgirt Savaşı ile Anadolu’ya gelen Türkmen boylarına dayanıyor. 1516’da Osmanlı’ların Mercidabık Savaşı’nı kazanmasıyla birlikte Kilis’in kentsel yaşama geçme süreci başlamış. 1672’de Padişah’ın emriyle Türkmen’ler Kilis ve yöresinde iskan edilmiş.  Boybeyi ailesi de aynı dönemlerde Kilise yerleşmiş ve burada ticaretle uğraşmışlar. Daha sonra dedem İstanbul’a gelerek, Kapalıçarşı’da ilk dükkanını açmış. Kapalıçarşı, tarih boyunca bütün Dünya’nın önem verdiği bir bölge. Neredeyse dünyanın ilk alış-veriş merkezlerinden biri. Popülerliği günümüzde değişkenlik gösterse de yabancılar için hala çok cazip ve mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bizim için Kapalıçarşı’da bulunmak, zaten bir aile mirası olmasının yanı sıra aynı zamanda büyük bir onur. Çok da stratejik. 5 mağazamızın olmasının sebebi her mağazada farklı bir hedef kitleye farklı ürün grupları sunmamız.
Bu bina Kapalıçarşı’da “Çukur Muhallebici” olarak anılır, çünkü  iki yüzyılı aşkın bir zamandır bu eser muhallebici olarak varlığını sürdürmüş. Hatta Sultan II.Mahmut’un çarşı ziyaretlerindeki dinlenme alanı olmuştur. Mercan yangınında yanıp tekrar restore edilen bu masalsı bina; değişik zamanlarda denetleme kulesi, polis istasyonu, ve muhallebici olmuştur. Çukur Muhallebici,  Kapalıçarşı’da Mahmutpaşa girişi ve Kuyumcular Caddesi kesişimde yer alır. Tamamen tahta olan bu yapı, özellikle göz alıcı bakır kubbesi ile meşhurdur. Bu yapıya “Çukur” denilmesinin sebebi, Kapalıçarşı’nın çukuru sayılabilecek en alçak bölgesinde yer almasıdır.

Muhteşem Yüzyıl dizisiyle birlikte tüm Türkiye mücevher tasarımlarınızı yakından tanıyor. Her tasarımınız ilgiyle takip ediliyor… Diziye özel hazırladığınız koleksiyondan bahsedebilir misiniz?
Dizi için hazırlanan koleksiyon bütününde yaklaşık 100 parçanın üzerinde. Dizide başrol oyuncularının kullandığı özel parçaların yanında cariyeler ve kalfaların taktığı parçalar ile yaklaşık bu rakamı bulduk. Bu kadar çarpıcı ve farklı mücevherleri tasarlamak bile zorlu bir iş. Bir de bunların üretim aşamasını katarsanız, ne kadar zorlu bir süreç olduğu anlaşılabilir. Biz beş kişilik ana tasarım ekibimizle geceli gündüzlü çalışarak bu koleksiyonu hazırladık. Tabi ki çok köklü bir firma olmamızın bize çok yardımı oldu. Elimizde özel aile koleksiyonumuzdan birçok kalıp hazır olarak vardı. Onların üzerinde küçük değişikliklerle bu süreci başarıyla geçtik. 

Özellikle de Hürrem Sultan’ın takıları Türk kadınlarının favorisi… Hürrem Sultan için hazırladığınız zümrüt yüzüğün hikayesini anlatabilir misiniz?
Yapımcı firma dizide kullanılmak üzere ihtişamlı, çok çarpıcı ve farklı bir yüzük isteği ile bize geldi. Fakat biz Hürrem sultan için hazırladığımız zümrüt yüzüğün kesinlikle klasik Osmanlı tarzını yansıtan bir tasarım olması gerekir diye düşündük.  Zamanın ruhunu yakalamak için yaklaşık 18 karat ağırlığında koleksiyonumuzun en önemli zümrütlerinden birini kullandık. Gözyaşı formuna atıfta bulunan damla formunda olması mücevhere apayrı bir duygu yükledi diye düşünüyorum. Gerçek bir başrol mücevher olduğunu söyleyebilirim.

Zümrüt taşının özellikleri nelerdir? Zümrüt takı kullanılırken nelere dikkat etmek gerekir?
Birçok toplumun kültüründe zenginliği simgeleyen zümrüt, eşsiz yeşil rengiyle hayranlık uyandıran bir taştır. Koşulsuz aşkı simgeler, yaşama sevincini artırır. Başarı ve doyum duygularını belirginleştirir. En kaliteli zümrütler Kolombiya’dan çıkar. Kırılgan bir yapıya sahip olduğu için, zümrütü sert darbelerden itina ile korunmak gerekir. Aksi takdirde üzerinde çizikler, hatta kırıklar oluşabilir.  Yüzeyindeki pürüzleri gizlemek için zaman zaman bitkisel yağ ile ince bir tabaka halinde yağlayabilirsiniz. Zarar görmemesi için kullanmadığınız zamanlarda diğer takılarınızla temas etmeyecek şekilde saklamanız gerekir. Zümrütlü bir mücevher alırken yeşil tonunun taş üzerindeki dağılımı ve içindeki izlerin mümkün olduğunca az belirgin olmasına dikkat edebilirsiniz. Ancak bu izlerin de, taşın doğallığının bir göstergesi olduğunu unutmamak gerekir.


Dizide kadınlar kadar padişahın da mücevherlere düşkün olduğunu görüyoruz. Kanuni Sultan Süleyman hem mücevher tasarlıyor, hem de kavuğunu değerli taşlarla süslüyor…
Osmanlı Devleti’nin gücü artıp, sınırları genişledikçe mücevherde kullanılacak değerli taşlar ve maden giderek daha kolay sağlanır olmuş. Genişleyen topraklardan Osmanlı başkentine hünerlerini sergilemek üzere getirilen, örneğin Horasan’dan, Tebriz’den, ya da Bosna’dan; Balkanlar’ın değişik bölgelerinden veya Rus sınırlarından, Gürcü ve Çerkes bölgelerinden gelen kuyumcu ustalarının da katılımıyla mücevher üretimi giderek çeşitlenmiş ve zenginleştirilmiştir. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının ilk döneminde, padişahın hem kendi görünümüyle, hem de çevresiyle ilgili benzersiz ihtişam arzusu, mücevhere büyük önem verilmesini ve mücevher eşyaların Osmanlı geleneğine yerleşmesini sağlamıştır. Bunda Kanuni’nin gençliğinde kuyumculuk eğitimi almış olmasının yanı sıra, ünlü sadrazamı İbrahim Paşa’nın sanatsal beğenisinin de etkili olduğu açıktır. İhtişamdan hoşlanan Kanuni Sultan Süleyman için 1532 yılında Venedikli Kuyumcu Caorlini Ailesi tarafından değerli taşlarla bezeli, taç biçiminde bir miğfer hazırladığı, bu miğfere 100.000 duka değer biçildiği bilinmektedir.

Türk kadınlarının mücevher seçimlerini yorumlayabilir misiniz? Sade tasarımlar mı yoksa gösterişli mücevherler mi daha çok tercih ediliyor?
Türk kadınları mücevher konusunda çok zevkli ve modayı yakından takip ediyorlar. Son zamanlarda yatırım amacı dışında tasarımın ön plana çıktığı mücevherler daha revaçta. Bunun yanı sıra televizyon dizilerinin gücü ortada, her tür moda üzerinde doğrudan etkililer. Hürrem yüzüğü bunun en güzel örneği. Şu anda en çok rağbet gören ürünümüz…

2011 yılının mücevher trendleri konusunda bilgi verebilir misiniz?
2011 yılı  değerli takı trendleri kültür ve modanın evliliği olarak yorumlanabilir. 2011’de medyanın  popüler  kültür üretimi  yerel  kültürlerle  ve  geçmiş  dönem zenginlikleriyle harmanlanıyor.  Bunun  yanında kontrolsüz  tüketime ve çevreye zarar veren üretimlere karşı çıkan, duyarlı ve samimi yaklaşımlar sergileniyor. Zevk ve lüks kavramları değişiyor, beğeniler gelişiyor. Globalleşmenin getirdiği üniform görünümler cazibesini yitirdi. Kişiler kendilerini farklılaşarak ifade ediyorlar.

2011 yılı için öngörülen konseptleri birkaç başlıkta sıralayabiliriz:
  • Modern formlarla tasarlanan kalın metalik takılar, üstüste binmiş dokular, net çizgiler, kalın bilezikler, dövme dokular.
  • Daireler ve kareler, geometri, pop art, tekrarlanan halkalar, parlak renkler.
  • Dini ve ruhsal semboller, dokular, madalyonlar, çarm bileklikler, artistik kesimli değerli taşlar, mitolojik varlıklar.
  • Punk ve gotik.. Bireyselcilik, kibirli dışlanmışlık. Kalpler ve oklar, siyah metal, keskin köşeler, asimetri, tahiti incileri, siyah pırlanta.
  • Gösterişli tasma kolyeler, büyük ölçüler, drop küpeler, asimetri.
Tasarımlarınızda hangi taşları kullanmayı tercih ediyorsunuz? En çok tercih edilen değerli taşlar hangileri?
Tasarımlarımda genellikle pırlanta ve elmas öne çıkıyor. Tabii ki zümrüt yakut ve safir kullandığımız takılar da üretiyoruz. Boybeyi Mücevher olarak birçok farklı koleksiyon tasarlıyoruz. Mesela “Black is Black” adlı koleksiyonumuz siyah pırlanta ağırlıklıdır. Bunun yanında konsepte uygun olarak siyah onyx veya safir kullanabiliyoruz. “Galaxy” adlı koleksiyonumuz daha çok geometrik formlara dayalı olduğu için taş seçiminde daha özgür olabiliyoruz. Değerli ve yarı değerli taşları birlikte kullanabiliyoruz. Bunun yanında “fun” koleksiyonumuzda çok çeşitli renklerde fancy pırlantalar öne çıkıyor. Bu koleksiyon çok renkli ve çok çarpıcı.
“Hürrem” koleksiyonunda ise tamamen tradisyona bağlı işçilikle ürettiğimiz, geleneksel Osmanlı tarzını en iyi yansıtan elmas zümrüt ve has altının çoğunlukla kullanıldığı ağır mücevherler ürettik.

Pırlantanın bakımı ve temizliği nasıl yapılır?
Pırlantalarınızın ışıldamaya devam etmesi için düzenli olarak temizlemek önemlidir. En iyi çözüm profesyonel temizliktir. Boybeyi Mücevher’den almış olduğunuz her ürünü ücretsiz olarak arzu ettiğiniz zaman mağazalarımızda temizletebilirsiniz.  Ayrıca mücevheriniz üzerindeki dişlerin eğilmediğinden veya gevşemediğinden emin olmak için ara ara kontrol ettirmeniz gerekir.  Evde kendiniz temizlemek isterseniz en iyi yöntem amonyaklı suda bekletmektir. Mücevherinizi 30 dakika soğuk su ve ev tipi amonyakla yarı yarıya dolu küçük bir kabın içine bırakın. Çıkardıktan sonra montürün çevresini küçük yumuşak bir fırçayla hafif vuruşlarla nazikçe temizleyin. Mücevherinizi aynı solüsyona bir kez daha daldırın, durulayın ve kağıt mendille ıslaklığını alın.

Pırlanta nasıl üretiliyor? Biraz bu süreçten bahsedebilir misiniz?
Elmasın 57 fasetli özel kesilmiş haline pırlanta denir. Faset, ışığı yansıtan açılı yüzeylere verilen isimdir. Güney Afrika, Rusya, Güney Amerika ve Hindistan’da bulunan madenlerden çıkarılan elmas boylarına göre ayrıldıktan sonra yine elmas ile kesilerek, pırlanta haline getirilir.

Pırlanta üç bölümden oluşur: Taç, kemer ve külah.
En üst bölüme  “Taç” denir. Taç bölümünde 33 adet faset bulunur. Taç bölümünde bulunan fasetlerin sayısı fazla olduğu için, bu bölümde daha fazla yansıma ve parlaklık gözlemlenir. “Kemer” bölümü doğal, cilalı ya da fasetli olabilir. Kemer kalınlığı pırlantanın parlaklığını etkiler. Kalın kemerli bir pırlanta daha mat görünür. İnce kemerli pırlanta ise mıhlamaya karşı dayanıksızdır. Kemer, pırlantayı sağlam tutan önemli bir bölümdür. Kemerin altında bulunan bölüme “külah” denir. Külah bölümünde 24 faset bulunur. Külah bölümü pırlantaya giren ışığın dışarı yansımasını sağlar. Külah ne kadar doğru açıyla kesilmiş ise, pırlantaya giren ışık yansıyarak yine taçtan çıkar. Böylece pırlantada optimum parlaklık sağlanmış olur.

Pırlanta seçerken nelere dikkat etmeliyiz? Ne tavsiye edersiniz?
Öncelikle muhakkak ürünün sertifikalı olup olmadığına dikkat etmek gerekir. HRD ya da GIA gibi uluslararası bağımsız kuruluşlar tarafından verilmiş sertifikalı taşları almayı tercih edin. Bu sertifikalar uluslararası geçerliliğe sahiptir.  Pırlantanın rengi, pırlantanın en önemli özelliklerinden  biridir. Mümkün olduğu kadar beyaz renkte olmasına dikkat edin. İkinci olarak fiyatı belirleyen en önemli unsur; pırlantanın berraklığı yani içindeki lekelerin azlığıdır. Genellikle gözle görülmez ama sertifikasında mutlaka işaretlenmiştir. Ve en önemlisi güvendiğiniz, tanıdığınız bir firmadan alışveriş etmenizi öneririm.

Boybeyi mücevherlerini nerelerde bulabiliriz?
Boybeyi Mücevherleri’ni Kapalıçarşı’daki 5 satış noktamızda ve Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi 10 numaradaki yeni mağazamızda bulabilirsiniz.

Kalpakçılar cad. 163 – 151 , Kuyumcular cad. 22, Aynacılar 33-35, Abdi İpekçi cad no: 10
Tel: 0212 5224446
Röportaj: Nurhan Demirel

Thursday, May 05, 2011

TEST: En iyi çamaşır makinesi hangisi?


Geçtiğimiz Cuma günü Bosch’un yeni çamaşır makinesinin tanıtım toplantısı için Bahçeköy Eventgarden’a gittim. Bosch ve Omo yetkililerinden çamaşır yıkama önerilerini dinledikten sonra kararımı verdim: En iyi çamaşır makinesi bana göre akıllı dozaj sistemine sahip, Bosch Ecologixx 8 i-DOS. Denedim, test ettim ve ürün hakkında bilgi sahibi olduktan sonra bu kararı verdim.  Bir çok markanın yarıştığı bir kategoride böylesine bir karar vermek tabi ki kolay olmadı. Marka yetkilileri bizleri ikna edebilmek için o gün gözümüzün önünde motor yağı testi bile yaptılar…

Reklamlarda hep görüp de yapmaya imrendiğim leke testini nihayet yakından gözlemleme fırsatım oldu. Aslında gönül isterdi ki toplatıda Omo’nun sloganını hayata geçirip, üstümüzü başımızı kirletip, sonra da çamaşırlarımızı tertemiz yapalım ve“kirlenmek güzeldir” diyelim. Temiz çamaşırlar için sadece iyi deterjan kullanmak yeterli değil… Bosch Ecologixx 8 i-DOS çamaşır makinesi, sahip olduğu Akıllı Otomatik Dozaj Sistemi sayesinde deterjan çekmecesine şişenin tamamı bir kez konan OMO Total Ultra Konsantre ile bir daha deterjan çekmecesini açmaya gerek kalmadan 40 defaya kadar yıkama yapıyor. Ayrıca, içine konulan çamaşırın miktarı, kirlilik derecesi ve kumaş cinsine göre kullanması gereken deterjan miktarına, uygun yıkama mekanikleri, sıcaklık derecesi ve devir sayısına da kendisi karar veriyor. İşin bu kısmı çok önemli. Firma yetkililerinden aldığım bilgiye göre 16 çeşit leke tipi varmış. Doğal olarak bu lekeleri çıkarmak için uygun programı seçmek gerekiyor. Anlayacağınız iş sadece iyi deterjan kullanmakla bitmiyor.

Elektrik ve sudan tasarruf edinEvin reisi ben olduğum için her fatura geldiğinde bizim evde küçük çaplı bir terör yaşanıyor. Ev ahalisi olarak ne kadar tasarruf etsek de ay sonu gelen faturalar hepimizi çıldırtıyor. Bu yüzden evde kullandığımız elektrik, doğalgaz ve su gibi zorunlu ihtiyaçları kullanırken daha dikkatli davranıyoruz. Özellikle su kullanımı konusunda daha hassasız. Çünkü oturduğumuz bölgede kartlı su sayaçları kullanılıyor. Bu sistemden bihaber olanlar  için açıklayayım… Evinizde kullandığınız suyu artık kontörle satın alıyorsunuz. Evet evet yanlış duymadınız. Artık su da kontörlü. Şair Orhan Veli’nin meşhur dizelerinde söylediği gibi artık hava da bedava değil, su da. Eskiden de su bedava değildi ama gene de tasarruflu kullanıyorduk. Şimdiyse İski size bir kart veriyor ve siz bu karta fatura ödeme merkezlerinden ihtiacınız kadar dolum yaptırıyorsunuz. Haftasonu suyunuz biterse işiniz yaş. Ne evde temizlik yapabiliyorsunuz, ne de hayati ihtiyaçlarınızı giderebiliyorsunuz. Bu yüzden temizlik yapmaya başlamadan ya da banyoya girmeden muhakkak suyun durumunu kontrol ediyorum. Çamaşır yıkamaya ise resmen korkar oldum. Su çabucak bitmesin diye haftalık çamaşır yıkama sayımı düşürdüm. Malum suyu idareli kullanmak gerekiyor. Haliyle evde kullandığımız elektronik aletleri satın alırken  enerji tasarruflu olmasına özellikle dikkat ediyorum. Yeni Bosch Ecologixx i- DOS, A enerji sınıfından yüzde 30 daha az enerji tüketiyor, yıllık yaklaşık 7 ton su ve litrelerce deterjan tasarrufu sağlıyormuş. Deterjan deyip de geçmeyin. Geçenlerde bir deterjan firması bir evin yıllık deterjan masafının 500 TL olduğunu açıklamıştı… Tüm bu özellikleri biraraya getirdiğimizde aile ekonomisine katkıda bulunmuş ve doğayı daha az enerji ve su tüketerek korumuş oluyorsunuz.

Ne kadar deterjan kullanacağım?Hepimizde kirli çamaşır için çok deterjan koymalıyız gibi bir yanılgı vardır. Buyüzden deterjan kullanımı konusunda bonkör davranırız. Haliyle bu hatalı davranış nedeniyle çamaşırlar yıkandıktan sonra kıyafetlerin üzerinde deterjan kalıntısı oluşur. Özellikle toz deterjanla yıkanan siyahlarda bu problem can sıkıcıdır. Bu yüzden çamaşırları tekrar tekrar durulamak istersiniz. Hele ki benim gibi deterjan alerjiniz varsa kıyafetlerdeki deterjan kalıntısı kabul edilemez bir durum olur. Bütün bu aşamalar haliyle daha fazla u ve elektrik tüketimi anlamına geliyor. Deterjanı az kullanınca da olmuyor. Bu sefer de kıyafetlerin üzerindeki lekeler çıkmıyor ve çamaşır suyu, leke çıkarıcı gibi ekstra yöntemlere başvuruyoruz. Çok kirli kıyafetleri yıkarken, lekeler çıksın diye  deterjanlı suda biraz bekletiyorum. Sonuç genelde olumlu oluyor. Kıyafetleri lekelenir lekelenmez üzerine deterjan döküp, soğuk su ile çitiliyorum. Bu şekilde yapmayınca lekeler daha inatçı oluyor ve çıkmamakta direniyor. Lekeler çıksın diye çamaşırları tekrar tekrar yıkadığımızda aslında sürekli yanlışları tekrar etmiş oluyoruz.Üstelik beyaz çamaşırlarımız da giderek grileşiyor. Yani kar gibi bembeyaz çamaşırlar için gerekli deterjan dozajını belirlemek ve ona göre doğru programda çamaşır yıkamak gerekiyor. İdeal dozaj dışında renkliler, beyazlar ve siyahlar için uygun türde deterjanlar kullanmanızı tavsiye ederim.


Kirli çamaşırlar nasıl yıkanır?
Bosch i-DOS çamaşır makinesi, bu tarz sıkıntıları size yaşatmıyor ve Omo ile birlikte tertemiz çamaşırlar yıkamanıza yardımcı oluyor. Özel sensörleri sayesinde makineye yüklediğiniz çamaşırın ağırlığını, kirlilik derecesini ve kumaş cinsini belirliyor. Bu bilgilere dayanarak da kullanacağı yıkama programını, uygun sıcaklık derecesini ve devir sayısını da kendi seçiyor ve en güzel kısmı ne kadar deterjan ve yumuşatıcı alması gerektiğini de kendi belirliyor. Böylece siz “acaba az mı deterjan koydum çamaşırlarım temizlenmeyecek mi?” Ya da “bu çamaşırlar da çok kirliydi çok deterjan koydum iyi temizlensin diye ama acaba deterjan lekesi kalır mı?” gibi sorunlarınıza da son veriyor.

Herşeyi kendisi ayarlayan, hamarat çamaşır makinesiBosch Ecologixx 8 i-DOS, çamaşırlarınızı tarttığı, kirlilik ve kumaş cinsine göre en uygun programı belirlediği için de ayrıca tasarruf sağlıyor. Örneğin 8 kg kapasiteli makinenin hepsini doldurmadıysanız, o da boşu boşuna 8 kg çamaşır için gerekli suyu ve deterjanı harcamıyor. İçinde kaç kilo çamaşır varsa o kadar deterjan ve su tüketiyor. i-DOS, yalnızca olması gereken deterjan miktarını belirlemekle kalmayıp, aynı zamanda “otomatik” program seçildiğinde, makineyi, makinede bulunan çamaşırın kumaş cinsine göre gerekli sıcaklık derecesi, yıkama,durulama ve sıkma mekanikleri ile en uygun programda çalıştırıyor. Siz makineye 1 kez sıvı deterjan koyuyor ve otomatik programını seçiyorsunuz, geri kalan; deterjan miktarı, sıcaklık derecesi, devir ve program seçim kararlarının tümünü sizin yerinize i-DOS hallediyor.

Toz deterjandan vazgeçemeyenleri de düşünmüşler…Bosch Ecologixx 8 i-DOS çamaşır makinesinin deterjan gözünde  bulunan 3. çekmece ile klasik toz deterjanlar ile de yıkama yapılabiliyor.


Kadına değer veren markaEtkinlikte TV’de beğenerek izlediğim reklam filmi de gösterildi.  Reklam filminde oyuncu seçimleri bana göre oldukça başarılı. Taner Birsel ve İdil Fırat, kadın ve erkek gözünden çamaşır yıkama deneyimini anlatıyorlar. Reklam, aile içinde yardımlaşmayı ve kadınların hayatta ne kadar fazla detay düşünmek zorunda kaldıkları anlatıyor. Bazen erkek arkadaşlarımız ya da eşlerimiz ne kadar çok konuştuğumuz ve detaycı olduğumuzdan şikayet ediyorlar. Düşünsenize bir çamaşır yıkamak gibi en basit bir işte bile bir sürü detay düşünmek zorunda kalıyoruz. Kadın olmak zor zanaat vesselam. Neyseki teknoloji her geçen gün gelişiyor ve biz de bu kadar fazla detayı düşünmek zorunda kalmıyoruz. Reklam filmi ile ilgili olarak Bosch’un kadına değer veren bir marka olduğunu vurgulayan Bosch Ev Aletleri Pazarlama Müdürü Neylan Süer, “Tasarıma önem veren doğa dostu bir marka olarak özellikle 2007 yılından bu yana reklam filmlerimizde genel konsept olarak, Bosch ürünlerinin sahip olduğu özelliklerin Bosch’un kadınlara verdiği değer üzerinden anlatılmasından yola çıkıyoruz. Bosch i-DOS için hazırladığımız reklam filmimizde de aynı yaklaşımı göz ettik. Ancak bu defa, çamaşır yıkama konusunu bir erkek ve bir kadının gözüyle ele aldık. Her iki tarafın da yaklaşımlarını ayrı ayrı anlatan iki ayrı film çektik. Ama bu iki farklı film, bir araya geldiğinde, tıpkı bir çiftin birbirini tamamlaması gibi tek ve bütün bir film oluyor. İlhamını da Bosch i-Dos’un sunduğu yaşam için eşsiz teknolojiden alıyor” diyor.


 ●     i-DOS: Mükemmel yıkama için akıllı dozaj sistemi
●     8 kg
●     1400 devir
●     A sınıfından %30 daha tasarruflu sistemi
●     VarioPerfect: Mükemmel yıkama performansı ile ister hızlı ister ekonomik yıkama seçeneği
○     SpeedPerfect (%60’a varan zaman tasarrufu)
○     EcoPerfect (A sınıfından %30 daha tasarruf) fonksiyon tuşları
●     Yeni süper sessiz BLDC motor
●     Büyük dijital ekran, tek su girişli
●     Süper-Kısa 15′ programı
●     Kolay ütüleme
●     Titreşim önleyici yan duvarlar
●     Otomatik leke çıkarma
●     VarioSoft tambur (özel su damlası yapısındaki tambur) ile hassas yıkama
●     Özel programlar: Hassas, gömlek, spor giysileri